Geleceğin Alfaları: Alfa Kuşağı
Bu yazıda neler okuyacaksınız?
Günümüzde artık nesiller kuşak isimleri ile sınıflandırılıyor. X, Y, Z ve Alfa kuşakları bu sınıflandırmayı oluşturan kuşaklar. Tabii bu durum günümüzde bu şekilde. Takvim yaprakları 2025 yılını gösterdiğinde artık Beta kuşağı diye adlandırılacak yepyeni bir kuşak nesli dünyaya gözlerini açacak.
Peki nedir bu alfa kuşağı?
Alfa kuşağı literatürde 2010 ve sonrası doğumlular için kullanılan genel isimdir. Şu anda en büyükleri 11 yaşında olan bu kuşağın ismi Yunan alfabesinde Z’den sonra başa dönüldüğünde ilk harf olan Alfa harfinden gelmektedir.
Avusturalyalı fütürist Mark McCrindle literatürde ilk kez Alfa Kuşağı kavramını kullanan kişidir. Dünya nüfusunun en kalabalık zaman diliminde bir çok farklı alanda boy gösterecek olan Alfa kuşağının özelliklerine geçmeden önce literatüre geçmiş şu anda yaşayan diğer kuşaklara kısaca bakalım.
Şu anda yaşayan diğer kuşaklar
Sessiz kuşak (1925-1945), Bebek patlaması kuşağı (1946-1964), X kuşağı (1965-1979), Y kuşağı (1980-1995), Z kuşağı (1996-2010) ve son olarak konumuzun ilgi odağı Alfa kuşağı (2010-2025)
Kuşakların ortak tanımı
Dünya halkları son zamanlara kadar adeta kapalı bir kutu gibi kendi kendilerine kendi ortak bir paydalarıyla çizilmiş sınırları içerisinde yaşıyordu. Bu sebeple ortak bir kuşak tanımı yapabilmek neredeyse imkansız haldeydi. Her ne kadar bir çok araştırma yapılsa da bu çalışmalar tüm toplumları kapsayan, ortak bir kuşak tanımı için yetersiz veya tutarsız kalıyordu. Fakat artık dünyanın fiziksel sınırlardan arınık olduğu su götürmez bir gerçek. Bu da tutarsızlıklardan daha arınık ve daha genellenebilir sonuçlar ortaya koyan çalışmaların önünü açmaktadır.
Nedir bu fiziksel sınırlar? Bir önceki paragrafta toplumların kapalı kutu olduğuna değinmiştik, her dönemde her toplum kendi siyasi, sosyal, kültürel yaşantısının içindeydi. Bu da toplumları ayırıyor ve ortak bir paydada buluşmalarını zorlaştırıyordu. Fakat yenilenen dünyada artık nesiller aynı filmi izliyor, aynı şarkıyı dinliyor, aynı sorunları görüyor, aynı gündemi takip edip, aynı yemek lezzetlerinden faydalanabiliyor, bunlarla sınırlı kalmayan bu devasa kültür kaynaşması kuşaklar üzerinde yapılan araştırma sonuçlarının daha ön görülebilir ve daha doğru sonuçlar çıkarabilmesi için biçilmiş bir kaftan olmaktadır.
Geleceğin şeklini değiştirecek “Alfa Kuşağı”
Geleceği şekillendirecek alfa kuşağının üzerinde daha büyük bir yük bulunmakta. Araştırmalar sonucu ortaya konan öngörülere göre alfa kuşağı;
- Daha çok eğitim alacak,
- İş hayatına daha geç başlayacak,
- Ve daha geç çocuk sahibi olacak.
Ayrıca tüm bunların yanında bilgiye ve küresel kaynaklara diğer kuşaklara göre hayatlarının daha erken aşamalarında ulaşacağı, ve yaşayan jenerasyonlar arasındaki en girişimci jenerasyon olacağı yapılan tahminlere eklenebilir.
Alfa kuşağının özellikleri
Alfa kuşağı kendine has özellikleri ile gümbür gümbür gelmekte. Tabii ki bu farklı jenerasyon farklı özelliklere sahip. Bu özellikler eğitim anlayışlarından benimsedikleri değerlere, eğlence anlayışlarından bilgiye ulaşma şekillerine vb. bir çok alanda farklı özelliklere sahip.
- Alfa kuşağı artık daha fazla uyarana tepki veriyor; Tek bir duyu organına hitap eden uygulamalardan çabuk sıkılırlar.
- Yaparak-yaşayarak öğret bana!; Alfa kuşağı öğrenimlerinde deneyimleme, yapma, içinde bulunma isteğine sahipler.
- Küreselleşen dünya ve gelişen teknoloji onları kendine daha çok çekiyor; Ekranlar, insanlardan daha fazla bağlılık oluşturuyor. Alfa kuşağı ekranlara, insanlardan daha çok bağlanıyor.
- Uzun süreçler Alfa kuşağına hiç uygun değil; Bilgiye erişimde tabiri caize ışık hızında yaşayan Alfa kuşağı uzun anlatımlar yerine anında bilgiye ulaşmayı tercih ediyor. Uzun anlatımlar veya uzun bir araştırma süreci alfa kuşağını konudan uzaklaştırıyor.
- Birçok uyaranı isteyen alfa kuşağı algıda daha önde; Birçok uyarını tercih eden alfa kuşağı diğer kuşaklara göre daha çok dikkate sahipler.
- Dünya etraflarında dönüyor; Alfa kuşağı üyeleri kendilerini bir numara, biricik, bir tane olduğunu düşünüyor.
- Alfa kuşağı zevklerini sonuna kadar yaşıyor; Alfa kuşağı üyeleri çok sevdiği etkinlikleri tekrarlamaktan çok hoşlanıyor. Çok sevdikleri bir filmi sıkılmadan tekrar tekrar ve tekrar izleyebiliyorlar.
- Daha az yazı daha çok multimedya; Alfa kuşağı çok kelime kullanmayı sevmiyor, uzun yazılar yazmak veya çok kelime kullanmak yerine emojileri tercih ediyor, hatta yazışmak yerine ses kayıtları ve görseller kullanmak ilgilerini daha çok çekiyor.
- Bir, iki, üç tıp…; Alfa kuşağı diğer kuşaklara göre daha az konuşmayı tercih ediyor, çevrelerindeki insanlarla ilişkilerinin, iletişimlerinin daha az olması bekleniyor.
- Onların hayatını sıfırlar ve birler oluşturuyor; Alfa kuşağının gelecekte fiziksellikten öte sanallıktan haz alacağı, sanal ortamları fiziksel ortamlara tercih edeceği ön görülüyor. Fiziksel oyunlar yerine sanal oyunlar, gerçek geziler yerine sanal gerçeklik ortamları, fiziksel mağaza alışverişleri yerine internet alışverişlerini tercih edecekleri güçlü bir öngörü.
Alfa kuşağının mesleki özellikleri
Alfa kuşağının kişisel özelliklerine değinmiştik. Bu kişisel farklılıklar meslek hayatlarında da farklılık oluşturacak gibi görünmekte. Uzmanlara göre alfa kuşağının meslek hayatlarında hangi özellikleri taşıyacağını ya da taşıması muhtemel özelliklerini şu şekilde toparlayabiliriz;
- Teknoloji iş hayatlarının vazgeçilmezi olacak
- İnovatif, girişimci, yenilikçi ve farklı olacaklar,
- Hızlı düşünebilen, hızlı karar verebilen bir yapıya sahip olacaklar,
- Daha materyalist bir tarza sahip olacaklar,
- Sadece dünyanın dillerine değil teknolojinin diline de hakim olacaklar. Dijital dil meslek yaşamlarının önemli bir parçası olacak.
Evet alfa kuşağının genel özellikleri ve gelecekte ortaya çıkması muhtemel özelliklerini bu başlıklar altında toplayabiliriz. Tüm bu özelliklerle alfa kuşağının gerçekten de yepyeni bir kuşak olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu yenilik sadece kendilerini etkilemiyor. X ve Y kuşağı ebeveynlerde alfa kuşağından oldukça etkilenmiş durumda.
X ve Y kuşağı ebeveynler Alfa kuşağından nasıl etkilendi?
X ve Y kuşağı ebeveynler öncelikle alfa kuşağının hızına yetişmekte çok problem yaşamaktalar. 1-2 yaş grubu alfa kuşağı bebekler bile şu anda ebeveynlerinin teknolojik cihazlarında parmaklarını kullanabiliyor, video reklamlarını geçebiliyor, slaytları hareket ettirebiliyor. Bu hız X ve Y kuşağı için oldukça sürpriz bir hız. Artık ebeveynlerde alfa kuşağını yakalamak için oldukça çaba sarf etmek zorundalar.
Sosyal medya diye adlandırdığımız sanal çevremizde artık alfa kuşağının at koşturduğu bir alan oldu. Mükemmel çocuklar, mükemmel hayatlar, üstün başarılar, mükemmel oyuncaklar, mükemmel geziler, mükemmel etkinlikler alfa kuşağının parmaklarının ucunda. Maalesef ki sosyal medyanın bir mükemmelliyetçilik yarışının yapıldığı, aslında yaşanılan hayatların değil yaşanmak istenilen hayatların her an yaşanıyormuşcasına paylaşıldığı bir alan olduğu gerçeğini kavrayamayan “bir tanecik” alfa kuşağının istekleri, fikirleri ebeveynleri ile çatışmalar oluşturabiliyor.
Eee tabii ki alfa kuşağının isteklerine, hızına ve imkanlarına ayak uydurmaya çalışan ebeveynlerde sosyal medyada başlayan mükemmeliyet yarışında buluyor kendini. Vlogger, blogger, Instagramer anneler, babalar yeni çağın sahipleri alfa kuşağı çocuklarıyla gönderilerinde, videolarında, resimlerinde mükemmeliyeti sergileme çabası içerisinde. Alfa kuşağına ayak uyduramayan ebeveynlerde bu mükemmel gösterilen görüntüleri izlemekle yetiniyor. Maalesef ki sadece izleyip geçemiyorlar araştırmalara göre hiç dağınık olmayan evler, ortada ağlamayan çocuklar, üstün yetenekli çocuklar gibi gönderileri takip eden ebeveynlerde kendilerine ve çocuklarına karşı olumsuz duygular gelişmekteymiş. Alfa kuşağına ayak uydurabilen ebeveynler ve olanları izleyen ebeveynler ayrımıyla karşı karşıya kaldığımız yadsınamaz bir gerçek.
Kısaca özetleyecek olursak anneler ve babalar bu yeni kuşağın hızına yetişmek, çocuklarını daha iyi tanıyabilmek, geleceğe sağlam adımlarla ilerleyebilmek, bir yandan da kültürel miraslarını alfa kuşağına aktarabilmek ve bunlar gibi bir çok konuda ciddi bir desteğe ihtiyaç duymakta. Daha çok çaba sarf etmeleri, daha çok araştırmaları ve daha sabırlı olmaları lazım.
Kişisel bir öğretmen görüşü…
Tüm bunların üzerine bir öğretmen olarak kendi yorumumu eklemeden geçmek istemedim. Çocuklarımızı iyi tanımaya mecburuz, bir çoğu bu yazının sonunu göremeyecek kadar sıkılacaktır eminim. İşte tam da bu sebeple artık eski tarz anlatımları modern anlatım teknikleri ile ya harmanlamalıyız ya da değiştirmeliyiz. Kitapların olduğu gibi yazdırıldığı, bu böyle olur, şu bu şekilde yapılır deyip geçtiğimiz derslerin yerine konuları oldukça özet, Dale’nin yaşantı konisine uygun, çocukları izleyicilikten çıkarıp tasarlayan-uygulayan-anlayan rolüne alıp işlemeye çalışmalıyız.
Değişen dünyada eğitiminde bu değişimin içinde olduğunu ve hatta en çok etkilenen şey olduğunu unutmamalıyız. Alfa kuşağının ve sonra gelecek olan kuşakların dijital dili benimseyeceğini gördük ve ilerleyen zamanlarda daha çok göreceğiz. Derslerimizde bunu göz önüne alalım, dijital araç gereç, materyallerden faydalanalım. Bu yönde eğitimlere, kurslara katılalım. Bir öğretmen olarak unutmamamız gereken en önemli şeylerden biride öğrenebileceklerimizin bir sınırı olmadığı gerçeğidir. Öğretirken, öğrenmeye devam edebildiğimiz sürece başarılı olabileceğimizi aklımızdan çıkarmamız gerekmektedir.
Araştıralım, geleceği takip edelim, geleceği ve geleneği harmanlayabilelim… Uzun bir süreç olsa da her biri biricik olan çocuklarımızın, yetiştireceğimiz nesillere emanet edeceğimiz ülkemizin bekası için hiç durmadan öğrenmeliyiz…
Hüseyin Faruk YILDIRIM
Fen Bilimleri Öğretmeni