Freud ve Psikoseksüel Gelişim Kuramı – KPSS Ders Notu
Bu yazıda neler okuyacaksınız?
- KİŞİLİK GELİŞİMİ
- KİŞİLİK KURAMLARI (TEORİLERİ)
- 1. TEMEL EĞİLİM (TİP) KURAMLARI
- 2. FREUD VE PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM KURAMI
- FREUD’UN GELİŞİM DÖNEMLERİ
- FREUD’UN KURAMINA GÖRE BAZI KİŞİSEL DURUMLARIN AÇIKLANMASI
- ENGELLEME
- ÇATIŞMA
- SAVUNMA MEKANİZMALARI
- Mantığa Bürünme (Bahane Bulma – Rasyonalize Etme)
- Bastırma (Baskı)
- Karşıt Tepki Geliştirme
- Ketlenme
- Özdeşleşme
- Tatlı Limon (Polyannacılık)
- Yüceltme
- Telafi (Ödünleme)
- Yansıtma
- Yer – Yön Değiştirme
- Hayal Kurma
- Gerileme
- Bedenselleştirme (Somatizasyon – Organ Nevrozu)
- Diğerkamlık ( Özgecilik)
- Bilişsel Çarpıtma
- Bölünme
- Entelektüelleştirme (Düşünselleştirme)
- İlkel İdealleştirme
- Dışsallaştırma
- Yapma/Bozma
- Yadsıma (İnkar)
Kişilik Gelişimi Kuramları uzunca bir konu olduğu için bu konuyu 2 parçada ele alacağız. Konunun ilk aşaması olan bu yazımızda Kişilik Gelişimi nedir? Freud’un ve Psikoseksüel Gelişimi Kuramı nedir? sorularına yanıt vereceğiz. İkinci aşamada ise Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı’na değineceğiz.
KİŞİLİK GELİŞİMİ
Kişilik: Bireyi başkalarından ayıran onu kendisi yapan duygu, düşünce, inanç davranış özelliklerinin tutarlı bütünüdür. Kişiliğin değişik tanımları olmakla birlikte bu tanımlarda ortak olan yönler kişiliğin “bireyin kendine özgü” ve “ayırt edici” özelliklere sahip olmasıdır.
Ayrıca kişilik tutarlı ve yapılaşmış olmalıdır. Tutarlılık bireyin benzer durumlarda aynı davranmasını, kişiliğin yapılaşmış olması bu özelliklerin anlamlı dinamik bir bütün oluşturmasını ifade eder.
Kişilik çeşitli öğelerden oluşmuş bir bütünlüktür. Bu bütünlük dört ana bölümde incelenebilir.
Mizaç(Huy): İnsanın yaradılışına bağlı olan, doğuştan getirdiği fizyolojik kaynaklı tutumlardır. Soğukkanlılık, ağırcanlılık, çabuk kızmak, neşeli olmak vb. özellikler gibi. İnsanın mizacının temel dayanağı beden kimyasıdır.
Karakter: Sonradan toplumdan kazanılan kişilik özellikleridir. Ahlakî değerlerle ilgili, bireyin belli durumlarda düzenli ve süreklilik kazanmış davranış özelliklerinin sistemli bütünlüğüdür. Karakter daha çok ahlakî özellikleri ifade eder.
KİŞİLİK KURAMLARI (TEORİLERİ)
Kişilik son derece karmaşık bir olgudur. Kişiliğin karmaşıklığı nedeniyle çok sayıda kişilik kuramı ortaya çıkmıştır. Fakat hiçbir kuram tek başına kişiliği açıklamaya yeterli değildir.
1. TEMEL EĞİLİM (TİP) KURAMLARI
- Bu kuramı savunan psikologlar beden yapısı ile kişilik özellikleri arasında bir ilişki olduğunu iddia ederler.
- Bireyin kişiliği, onun doğuştan getirdiği beden yapısı, beden kimyası, fizyolojik yapı gibi temel özelliklerin bir sentezidir.
- Bu özellikler bilinirse bireyin kişiliği de bilinmiş olur.
Piknik tip (Endomorf): Kısa ve tombulca beden yapısı içinde, neşeli, yaşamından memnun, arkadaş canlısı kişilik tipidir.
Astenik tip (Ektomorf): İnce, uzun beden yapısı içinde, sakin, utangaç ve çekingen kişilik tipidir. Duygusaldır.
Atletik tip (Mezamorf): Kuvvetli, kasları gelişmiş beden yapısı olan, kaba, gürültücü, ağır beden faaliyetlerine ilgi duyan kişidir. İçe dönüktürler.
2. FREUD VE PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM KURAMI
- Freud’a gelene kadar hiçbir bilim adamı cinsel gelişim ve güdüler üzerinde durmamış, cinsel gelişim ergenlik ile ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler olarak ele alınmıştır. Bu yüzden Freud psikolojiye farklı bir bakış açısı getirmiştir.
- Kendisinden öncekilerden farklı olarak ele aldığı bir başka konuda bilinç kavramıdır. Bu yönü ile psikolojiye ve kendinden sonrakilere önemli katkılarda bulunmuştur.
FREUD DERKİ;
- Kişilik 18 yaşında tamamlanır.
- Kişilikte kritik yaş aralığı 0 – 6’dır.
- Her döneme ait bir saplantı (fiksasyon) vardır.
- Dönemlerin olumsuz atlatılması kişiliği de olumsuz etkiler.
- Deterministtir.
- Anne baba tutumu kişilik gelişiminde etkilidir.
- Sosyal çevre etkili değildir.
- Kişiliğin hakim yönü bilinç dışıdır.
- Cinsel ve saldırgan kökenli enerji kişiliğin temelini oluşturur.
Fakat yaptığı çalışmalarda kliniğine gelen hastalardan faydalanması ve genellikle kuramın temelini oluşturan kişilerin ruhsal sorunlar yaşayan bireylerin oluşturması eleştirilmiştir.
İnsan davranışındaki sosyal ve kültürel değerleri görmemesi, insan tabiatını genelde kötü görmesi de kuramla ilgili eleştirilen diğer noktalardır. Buna rağmen ortaya koyduğu “topografik gelişim kuramı” ve “yapısalcı kişilik kuramı” psikoloji açısından önemli bulgular ortaya koymuştur.
Topografik Kişilik Kuramı
- Freud bu kuramında davranışlarımızın nedenini insan zihninin oluşturan bilinç, bilinçaltı, bilinçdışı kavramları ve bunların işleyişi ile açıklamıştır.
- Freud’a göre bilinç üç kısımdan oluşmaktadır.
- Cinsel ve saldırgan dürtülerle kişiliği ve davranışları açıklayan en önemli öğelerdir.
- Çocukluk yaşantıları (özellikle 0 – 6 yaş arası) ve anne – baba tutumlarının kişiliği daha çok etkiler.
- Kişilik gelişiminin ergenliğin sonunda biter.
- Kuramında determinist (gerekirci) bir yaklaşım sergilemiştir.
- Yani Freud’a göre bir dönemde yaşanan bir problem ilerleyen yıllarda mutlaka kişilik sorunu olarak kendini gösterecektir.
Bilinç farkında olduğumuz yaşantıların ve deneyimlerin bulunduğu kısımdır. Bazı bilgilerimizi ve yaşantılarımızı ise net bir şekilde hatırlamakta zorluk çekeriz.
Bilince yakın kısım ise ön bilinç – bilinç öncesidir. Buradaki bilgi ve yaşantılarımızı istediğimizde bilince çağırabiliriz. Hatıralarımız ve bilgi dağarcığımız gibi.
Bilinçdışındaki bilgi ve deneyimler ise ancak özel birtakım tekniklerle bilinç düzeyine çıkarılmaktadır. Freud’a göre, kişilikte en etkili kısımdır.
Yapısalcı Kişilik Kuramı
- Zaman içerisinde topografik kurama getirilen eleştiriler ve yanıtlayamadığı sorular üzerine Freud yapısalcı kişilik kuramını geliştirmiştir.
- Bu kurama göre kişilik id, ego ve süper ego olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.
İd (Alt – Ben)
- Kişiliğin ilkel yönüdür ve zevk ilkesine göre (Hedonizm) hareket eder.
- Gücünü iki önemli dürtü olan libido (cinsellik) ve saldırganlıktan almaktadır.
- İçsel dürtülerle biran önce doyum bulma çabasında olduğu için zaman ve mekan tanımaz uygun koşullar id için önemli değildir.
- Doğuştan gelir. Bu yüzden birincil süreç olarak da adlandırılır.
- Gerçekçi değildir bilinç dışı şeklinde çalışır.
- Yeni doğmuş bebekler id’e göre hareket eder.
Ego (İkincil Süreç)
- 6. ayda ortaya çıkmaya başlar.
- İdden beslenerek gelişir.
- Akılcı ve mantıklı değerlendirmeler ile süper egonun elverdiği ölçüde idin isteklerini gerçekleştirir veya erteleme yoluna gider.
- Karar verme, erteleme ve planlama yetilerini kullanarak idi denetim altında tutmaya çalışır.
- Kişiliğin karar organıdır.
- Savunma mekanizmalarını kullanır.
- Gerçeklik prensibine göre çalışır.
Süper Ego (Üst-Ben)
- Kişiliğin değerler ve ahlak sistemini oluşturan bölümüdür.
- İki alt sistemi vardır.
- Bunlar onaylanmayan davranışlarda suçluluk hissettiren vicdan ve doğru davranışlarda onur duygusu yaşatan benlik ülküsüdür.
- Çevresindeki kuralları, sembolleri öğrenir ve bunları içselleştirir.
- Kişiliğin mükemmeliyetçi yanıdır.
- Ebeveyn kontrolü yerini özdenetime bırakınca süperegonun tamamen geliştiği kabul edilir.
- Bu üç öğe arasındaki etkileşim ve çekişmeler bireyler arasındaki kişilik farklılıklarının ortaya çıkmasına sebep olur.
- İdi çok baskın olan bireyler sadece kendi isteklerini düşünen, toplumsal kurallara duyarsız kişilerdir.
- Süper egosu baskın birisi ise genelde utangaç, kızgınlığını ve cinsel arzularını sürekli bastıran kişiler olarak karşımıza çıkarlar.
- Psikopatik kişiliklerde ise süper egonun yetersizliği görülür.
- Bir suçu işlerken, ilk aklına geldiği anda bunu yapanlarda id daha baskındır. Bunu planlı bir şekilde ve uygun zamanı bekleyerek yapıyorsa ego devreye girmiştir. Ama toplumun değer yargılarını ön plana alıp suçu işlemiyorsa süper ego baskındır.
- İdi baskın bireyler psikopatik, süper egosu baskın bireyler ise daha çok çekingen ve dıştan denetimli olurlar.
- Egosu baskın bireyler kendi ve toplumsal beklentiler arasında mantıklı ve dengeli bir süreç işletebilen bireylerdir.
FREUD’UN GELİŞİM DÖNEMLERİ
1. Oral Dönem
- Oral Latincede ağız anlamına gelmektedir.
- 0–1 yaş arasını kapsayan bu dönemde çocuk dünyayı ağzı ile tanımakta ve en önemli haz kaynağı olarak kullanmaktadır.
- Temel aktivite emme daha sonra yemedir.
- Anneye en çok bağımlı ve muhtaç olunan dönemdir.
- Beslenme ve emzirilme dönemin en önemli ihtiyaçlarıdır.
- Bu dönem sorunlu geçirilirse içki, sigara, uyuşturucu bağımlılığı, yeme bozuklukları gibi ağız yoluyla doyum sağlama eğilimleri gözlenebilir.
2. Anal Dönem
- 1–3 yaş arasını kapsar.
- Kaslardaki olgunlaşma sonucu dışkının tutulması ve boşaltılması öğrenilir.
- Egonun gelişmeye başladığı dönemdir.
- Kişilik gelişiminde belirleyici unsur ise tuvalet eğitimidir.
- Tuvalet eğitiminde sabırlı ve destekleyici tutum gösterilmez ise saplantılı, aşırı kuralcı, inatçı, cimri, savurgan, aşırı titiz veya pasaklı bireyler ortaya çıkmasına sebep olabilir.
3. Fallik Dönem
- Freud’a göre sağlıklı bir cinsel kimliğin temelleri bu dönemde atılmaktadır.
- 3 ile 6 yaş arasını kapsamaktadır.
- Bu dönemde çocukların cinsel organlarına karşı merakı artmaktadır.
- Karşı cinse ilgi duyarken hemcinslerine karşıda öfke hissederler.
- Bu dönemde cinsel dürtülerden dolayı; çocuk eğer erkekse anneye karşı yakınlık (oidepus karmaşası), kız ise babaya karşı bir yakınlık (elektra karmaşası) duymaktadır.
- Bu dönemde çok soru soran çocuk ayıplanmamalı ve suçlanmamalıdır. Aksi takdirde birey ilerleyen yıllarda suçluluk duygusu geliştirebilir ve ahlaki çöküntüler yaşayabilir.
- Yaşanan karmaşalar çocukların hemcins ebeveynlerini model almaya başlamaları ile son bulur. Anal dönemde oluşmaya başlayan süperego bu dönemde hızla gelişmeye devam eder.
- Bu dönem çocuğun cinsel gelişiminde kritik dönemdir.
4. Örtülü-Gizil (Latent) Dönem
- 6–12 yaş arasını kapsayan bu dönemde cinsel merak ve istekler bastırılmıştır.
- Oyun, çocuğun hayatında önemli bir yer tutar.
- Bu dönemde cinsel ve saldırgan kökenli enerji öğrenme, merak ve iyi ilişkiler kurmada kullanılır.
- Hemcinsleriyle iyi ilişkiler kuran çocuk cinsel rollerini öğrenir. Bu yüzden cinsel eğitimin verilmesi için en uygun dönemdir.
- Yoğun bir özdeşim kurma görülür.
- Gerekli eğitim verilmediği takdirde çocuk takıntılı (obsesif) kişilik geliştirebilir.
5. Genital Dönem
- Fizyolojik yapıdaki değişikliklerle örtülü dönemde saklı kalan cinsel duygular yeniden ortaya çıkarlar.
- Cinsel hayaller kurma, güvensizlik duyguları ve cinsel doyum sağlama eğilimleri görülebilir.
- Karşı cinse ilgi duyma, çeşitli grup etkinliklerine katılma, meslek seçimi ve ergen çatışmaları dönemin en önemli özellikleridir.
- Bu dönemi olumlu geçirenler üretken ve sosyal ilişkilerde başarılı bireyler olurlar. Aksi takdirde aşırı bağımlı, aşırı bağımsız veya bağnaz kişilikler ortaya çıkabilir.
BİLGİ NOTU: Korunum kazanabilmek için Freud’a göre ahlaki gelişim ile kişilik gelişimi arasında bir paralellik söz konusudur; iki gelişim de belli evrelerden geçerek gerçekleşir.
Bu evrelerden 3– 6 yaşlarına denk gelen fallik dönemde çocuklar anne babalarıyla duygusal bir çatışma yaşarlar. Onlara karşı duyduğu bu olumsuz duygulardan dolayı kendini suçlu hisseder. Bu suçluluk duygusu Freud’a göre vicdan gelişiminin temelini oluşturur. Çocuk bu suçluluktan kurtulmak için anne ve babasının davranışlarını taklit eder. Böylece erkek çocuklar babalarıyla, kız çocuklar anneleriyle özdeşleşmeye, kendi cinsiyetlerine uygun davranışları benimsemeye ve toplum tarafından belirlenmiş kurallara uygun rolleri oynamaya başlarlar.
FREUD’UN KURAMINA GÖRE BAZI KİŞİSEL DURUMLARIN AÇIKLANMASI
ENGELLEME
- Herhangi bir içsel ya da çevresel sebepten dolayı bireyin davranış ya da isteğinin durdurulmasına engelleme denir.
- Engelleme bireyde kaygıya ve gerilimlere sebep olur.
- Bu durumlarda en çok gösterilen tepki saldırganlıktır.
- Bunun yanı sıra komplekslere, aşırı bağımlı veya duyarlı kişiliğe, bencilliğe ve yalnız kalma isteğine yol açabilir.
Engelleme beş farklı şekilde gözlenebilir:
- İğne korkusundan aşısı olmamak (Psikolojik Engel)
- 150 kg olan bir gencin askere gidememesi (Fizyolojik Engel)
- Sınava gidecek olan birinin arabasının lastiğinin patlaması (Nesnel Engel)
- Popçu olmak isteyen Talat’ın babasının izin vermemesi (Toplumsal Engel)
- KPSS’de çok iyi net yapan birinin sınav sonuçlarının açıklanmasını beklemesi (Gecikme Engellenmesi)
ÇATIŞMA
- Organizmanın kendi istek ve güdülerinden kaynaklanan ve aynı anda, ortaya çıkabilecek iki davranıştan birisini tercih etme durumunda bıraktığı için kaygı ve huzursuzluğa neden olan durumudur.
Üç çeşit çatışma hali vardır. Bunlar;
A. Yanaşma-Yanaşma Çatışması
- İki ayrı çekici duruma aynı anda ulaşma isteğidir.
- Bu yüzden birey iki durumdan birisini tercih etmek zorundadır.
- İki ayrı kanalda aynı anda sevilen iki programın olması ve kişinin tercih yapmak zorunda kalması.
- Ceket almak isteyen bir kişinin iki ceket beğenmesi ama sadece birisini alacak parasının bulunması.
B. Kaçınma-Kaçınma Çatışması
- Hoş olmayan iki durumdan birisini tercih etmek zorunluluğunun ortaya çıkardığı çatışma halidir.
- “Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin” atasözü bu çatışma durumunu örneklendirmektedir.
- Dişi ağrıyan birisinin dişçiden korkması.
C. Yanaşma-Kaçınma Çatışması
- Hem çekici hem itici bir durumla aynı anda karşı karşıya kalınmasıdır.
- Yaş pastayı çok seven bir bayanın kilo almak istemediği için pastayı yemek veya yememek arasında kararsız kalması.
- Dondurma yediğinde boğazı şişen birisinin, dondurmayı çok sevmesi.
SAVUNMA MEKANİZMALARI
- Uzun süreli kaygı ve problemler kişinin ruhsal bütünlüğünü tehdit eder.
- Bu durumlarda ego kişinin kaygıdan kurtulması için savunma mekanizmalarını kullanır.
- Yani savunma mekanizması bir anlamda bilinçsiz olarak gerçeği farklı görmemize neden olarak kaygı durumumuzu azaltan davranış veya düşüncelerdir.
Genel özellikleri şu şekilde özetlenebilir:
- Savunma mekanizması kullanan birey, davranışının gerçek işlevinin farkında değildir.
- Savunma mekanizmalarında, bu anlamda, bilinçsiz davranışlar olarak bakılır.
- Savunma mekanizmalarının etkisi altında, gerçeği olduğundan biraz daha farklı algılarız. Bir dereceye kadar kendi kendimizi aldatmaca işin içine girer ve böylece algılamadaki bu değişiklik bizdeki kaygı düzeyinin azalmasına yol açar.
- Savunma mekanizmaları kaygımızı azaltmada gerçekten etkindir ve yaşamımızda ortaya çıkan zor durumları kendimizi yıpratmadan atlatmamıza yardımcı olur.
- Savunma mekanizması herkes tarafından kullanılır ve normal bir davranış biçimi olarak kabul edilir.
- Savunma mekanizması kullanmak normal bir davranış olsa da, aşırı kullanılması çevreye uyumu zorlaştırır, iletişim sorunlarına yol açabilir.
- Özgüveni yüksek insanlar savunma mekanizmalarına daha az başvururlar.
Mantığa Bürünme (Bahane Bulma – Rasyonalize Etme)
- Bireyde kaygı yaratan veya kabul görmeyen davranışlara akla yatkın birtakım sebepler bularak kaygı ve gerilimin azaltılmasıdır.
- Bu sayede, kişi içinde bulunduğu zor durumu bahaneler bulunarak daha kolay atlatır.
- En çok kullanılan savunma mekanizmasıdır.
- Ekmek çalan bir adamın çocuklarının aç olduğunu söylemesi.
- Çok borçlanan bir kişinin “borç yiğidin kamçısıdır” demesi.
- Nasrettin Hoca’nın eşekten düştüğünde “ben zaten inecektim” demesi.
Bastırma (Baskı)
- İstenmeyen veya kaygı yaratan durumun bilinçten uzaklaştırılmasıdır.
- Aslında birey kaygı ve gerileme neden olan şeyi farkında olmadan unutur ve bilinçten uzaklaştırır.
- Diğer savunma mekanizmalarının temelini oluşturur.
- Yaşlı bir adamın sürekli para biriktirmesi.
- Gitmeyi hiç istemediğimiz bir randevuyu unutmamız.
Karşıt Tepki Geliştirme
- Bu savunma mekanizması, gerçekte hissettiğiniz duyguların tam aksini yaptığınız zaman kendisini gösterir.
- Gerçek duygularımızı göstermek, içinde bulunduğumuz durum içinde uygun kaçmayacağından, gerçek duygularımızı zıt fakat o durum içinde kabul edilebilen duyguları göstermeye başlarsanız. Buna karşıt tepki geliştirme denir. (Cüceloğlu, 1997)
- Ölen bir yakınının çocuklarına bakan birisinin onlara sinirlendiğinde sevgi ve şefkat göstermesi.
- Yapılan bir eşek şakasına çok sinirlenen bir kişinin, şaka hoşuna gitmişçesine gülümsemesi.
Ketlenme
- Bazı İstenmeyen durumlar karşısında egonun işlevlerini geçici olarak durdurmasıdır.
- Kaza geçiren bir kişinin şok yaşaması veya aniden gülme krizine girmesi gibi.
Özdeşleşme
- Birey kendinde bulunan özellikleri özenilir bulmadığı zaman, kendisi olmaktan çıkıp, istediği özelliklere sahip başka biriymiş gibi kendini algılamaya ve davranmaya başlar.
- Kendisini bir başkasının yerine koyma ve davranma eğilimine, özdeşleşme adı verilir.
- Çirkin bir kızın bir film artistiyle özdeşleşip, onu taklit ederek çirkinliğini unutması.
- Mahallenin kabadayısıyla özdeşleşerek bedenini zayıflığının doğurduğu kaygının üstüne çıkmak.
- Özdeşleşmenin bir başka şekli de, bireyin kendi birtakım özelliklerini beğenmediğinde istediği özelliğe sahip olan kişi ya da gruplarla kendi kişiliği arasında bağ kurmasıdır. (Cüceloğlu)
- Futbol fanatizmini özdeşleşme ile anlatabiliriz.
- Başarısız bir öğrencinin okul başarıları ile övünmesi.
- Okuyamamış bir babanın sürekli çocuklarının ders notlarını anlatması.
Tatlı Limon (Polyannacılık)
- Her kötü durumdan iyi bir şeyler çıkarma eğilimidir.
- Cana gelen mala gelsin mantığı vardır.
- Belki de geçen sene sınavı kazansaydım istemediğim bir şehirde görev yapacaktım.
Yüceltme
- Toplumsal yönden kabul edilmeyen saldırgan veya cinsel eğilimler, yüceltme mekanizması aracılığıyla biçim değiştirerek toplumun kabul edebileceği alanlarda ifade edilirler.
- Diğer savunma mekanizmalarından en önemli farkı her zaman olumsuzu olumluya çevirmesidir. Ne kadar çok kullanılırsa o kadar faydalıdır.
- Teşhirci bir kişinin manken olması.
- Anne olamayan bir bayanın kreşte çalışması. Geveze bir adamın talk şovcu olması.
Telafi (Ödünleme)
- Kendimizi zayıf gördüğümüz bir alandaki eksikliklerimizi kuvvetli olduğumuz alandaki başarılarımızla örtmemizdir.
- Telafi yüceltme gibi her zaman olumlu olmaz.
- Zihinsel veya bedensel problemleri olan birinin sportif başarılar elde etmesi.
- Başarısız bir öğrencinin çete lideri olması.
- Anne olamayan bayanın başarılı bir iş kadını olması.
Yansıtma
- Bireyin başarısızlıklarını kendi dışında araması veya kaygıya yol açan duygu ve düşüncelerini başkalarına yüklemesidir.
- Bazen de birey yansıtma davranışında bulunarak “benim elimden gelen bir şey yok” mesajını verir.
- Müsabakayı kaybeden futbolcuların, maçtan sonra hakemi suçlaması.
- Çok cimri bir kişinin, sürekli etrafındakileri cimrilikle suçlaması.
- Sürekli kötülük yapan bir kişinin “hayat bunu gerektiriyor, bu şekilde ayakta kalabiliriz” demesi.
Yer – Yön Değiştirme
- Bireyin yaşadığı bir olayla ilgili duygu ve düşüncelerini, söz konusu olayla ilgisi olmayan nesnelere, kişilere veya durumlara yöneltilmesidir.
- Babasına kızan çocuğun elindeki bardağı kırması
- Telefonda aldığı habere çok sevinen bir adamın yanındakinin boynuna sarılması
Hayal Kurma
- İçinde bulunulan durum kaygı uyandıran bir durumsa, hayal dünyasına kaçıp orada daha hoş bir durum içinde kendimizi düşünerek, içinde bulunduğumuz durumun ortaya çıkardığı kaygıdan kurtulmuş oluruz.
- Bireyin çatışmalarını ya da engellenmiş arzularını hayalinde çözmeye çalışmasıdır. (Cüceloğlu, 1997)
- Arzuları engellenmiş bir kişinin, bu isteklerinin gerçekleştiğini düşlemesi.
Gerileme
- Kaygı yaratan durumdan dolayı geçmiş dönemlerin davranışlarını sergilemektir.
- Kardeşini kıskanan çocuğun tekrar altını ıslatması.
- İlgi görmek isteyen yaşlı bir adamın çocuk gibi davranması.
Bedenselleştirme (Somatizasyon – Organ Nevrozu)
- Yaşanılan sıkıntının organlarda işlev bozukluğu yaratmasıdır.
- Okula gitmek istemeyen bir öğrencinin karnının ağrıması.
Diğerkamlık ( Özgecilik)
- Bireyin kendini başkasına adaması, başkasını düşünmesidir.
- Her zaman olmasa da genelde, temelinde geçmişte yaşanan bir olayın pişmanlığı vardır.
- Öğretmenin öğrencilerini kendinden önce düşünmesi.
- Bir adamın haksızlık yaptığı kardeşinin çocuklarını, kardeşinin ölümünden sonra büyük fedakarlıklar yaparak yetiştirmesi.
Bilişsel Çarpıtma
- Olayları olduğundan daha farklı algılama, değerlendirme ve yorumlamayı ifade eden bir kavramdır.
Aşağıda bilişsel çarpıtma türleri ve örnekleri verilmiştir.
- Düşünce okuma: Elinde yeterli kanıt bulunmamasına karşın başkalarının kendisi ile ilgili ne düşündüğünü bildiğini ileri sürmektir. Başkalarının kendisi hakkında işe yaramaz biri olduğunu düşündüklerini ileri sürme.
- Aşırı genelleme: Tek bir yaşantıdan yola çıkarak kişinin kendisi hakkında genel yargılarda bulunmasıdır. Maçta iyi oynamasına karşın yaptığı bir hata nedeniyle takımı gol yiyen bir futbolcunun kendisi hakkında kötü futbolcu olduğunu düşünmesidir.
- Kişiselleştirme: Her hangi bir sorunun yaşanmasında birçok kişinin sorumluluğu olmasına karşın bir kişinin olup bitenden kendisinin sorumlu olduğunu düşünmesi
Bölünme
- Çevredeki olayların iyi mi, kötü mü olduğunu netleştirememedir.
- “KPSS iyi mi, kötü mü?” sorusuna net cevap verememe.
Entelektüelleştirme (Düşünselleştirme)
- Doyum sağlayamayan dürtünün toplumsal boyutta değerlendirilmesidir.
- Sevgilisi olmayan bireyin sevgililer gününü tüketim amacı değerlendirmesi
İlkel İdealleştirme
- Çevredeki iyiliklerin ve kötülüklerin aşırılaştırmasıdır.
- Pireyi deve yapma
Dışsallaştırma
- Bireyin kendisinde kaynaklanan bir durumu dış nedene bağlamasıdır.
- Yansıtmadan farkı bu durumların değiştirilemeyeceğini ve kendi elinde olmadığını söyler.
- Kadercilik yapmak.
Yapma/Bozma
- Büyüsel ya da töresel davranışlarla olumsuz duygu ve düşünceden kurtulmadır.
- Kötü bir olay söylendiğinde ya da düşünüldüğünde tahtaya vurma gibi. Böylece kişi kendini kaygılandıran durumu ortadan kaldırdığını düşünerek rahatlar.
- İkinci kullanımı ise kişinin kendisi ve çevresi tarafından onaylanmayacak düşünce ya da davranıştan vazgeçmesi ve eğer böyle bir söz ya da eylem dışa vurulmuşsa, ortaya çıkan durumu onarmasıyla belirlenir.
- Günahlarımıza karşılık verdiğimiz sadakalar.
- Hristiyanların günah çıkarması.
Yadsıma (İnkar)
- Bireyin istemediği, rahatsızlık duyduğu bir durumu yokmuş gibi kabul etmesidir.
- Çocuğu ölen kadının, ölmemişçesine her hafta onun kıyafetlerini yıkaması.