Bilişsel Gelişim Kuramları – KPSS Ders Notu
Bu yazıda neler okuyacaksınız?
Bu yazıda Gelişim Psikolojisinde Bilişsel Gelişim ve Bilişsel Gelişim Dönemlerine, Piaget’ye göre bilişsel gelişim, Bruner’e göre bilişsel gelişim ve Vygotsky’ye göre bilişsel gelişim konularına değineceğiz.
BİLİŞSEL GELİŞİM
- Bir çocuk dünyaya geldiğinde birtakım problemlerle karşılaşır.
- Bunlardan en önemlisi dünyayı anlamak ve öğrenmektir.
- Yetişkinler için çözümü kolay olan bu sorunun çocuklar açısından çözümlenmesi zor bir süreçtir. Çünkü çocuk her gün yeni objelerle ve olaylarla karşılaşıp bunları öğrenmek ve kavramak zorunda kalmaktadır.
- Bireyin dünyayı anlamasını ve öğrenmesini sağlayan zihinsel faaliyetlerin tümüne biliş denir. Yani düşünme, hatırlama ve öğrenme gibi süreçlerin hepsi birer biliştir.
- Bireyin zihinsel işlemleri nasıl yaptığını, bu işlemlerin dönemlere göre nasıl bir sıra izlediğini ve bu sırada hangi davranışları sergilediğini gösteren sürece de bilişsel gelişim süreci denir.
PİAGET’İN BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI
- Bilişsel gelişim üzerine birçok bilim adamı araştırmalar yapmıştır.
- Bunların içinden en detaylı çalışma Piaget’e aittir.
- Meslek yaşamının büyük bir kısmın çocukları gözleyip, dinleyerek ve dünyanın dört bir tarafında bu konuda yapılan çalışmaları inceleyerek geçiren Piaget, sonuçta çocuklarla yetişkinlerin düşünce biçimlerinin birbirinden çok farklı olduğunu ortaya koymuştur.
BİLİŞSEL GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
1. Olgunlaşma
- Piaget’e göre biyolojik anlamda olgunlaşma olmadıkça zekâ da gelişmez veya istenen seviyeye ulaşmaz.
- Bu yüzden bilişsel gelişimi açıklarken biyolojik temelli bir yaklaşım ortaya koymuştur.
2. Yaşantı (Deneyim)
- Bireyin yaşantı zenginliği de zihinsel gelişimi artırır.
- Bir çocuk ne kadar nesne ya da olgu ile karşılaşırsa zihninde ki şema sayısı da o kadar çok olur.
- Bu yüzden çocuklara mümkün olduğu kadar çok uyarıcı sunulmalıdır.
3. Sosyal Etkileşim (Toplumsal Aktarım)
- Kültürel aktarımlar bireylerin zihinlerini nasıl kullanacağı konusunda gerek davranış kalıpları gerekse dil aracılığı ile katkıda bulunurlar.
- Çevreyle etkileşim sonucunda elde edilen bilgiler zihinsel gelişime doğrudan etki eder.
4. Dengeleme (Öğrenme)
- Bireyin yeni karşılaştığı bir bilgi ya da olayla var olan bilgi ve deneyimler arasında ilişki kurma sürecidir.
- Denge kurulması öğrenmenin gerçekleşmesini sağlar.
- Aslında dengeleme Piaget’nin öğrenme sürecine verdiği isimdir.
- Piaget’e göre bilişsel gelişimin itici gücü dengelemedir.
5. Örgütleme
- Sonuç olarak tüm zihinsel süreçler özümseme veya uyumsama süreçlerini de kapsar.
- Buna da uyum ya da adaptasyon denir ve yaşam boyu devam eder.
- Bireyin bu yolla öğrendiği bilgileri tutarlı bütünler haline getirme eğilimine de örgütleme denir.
- Uyum ve örgütleme ömür boyu devam ettiği için Piaget bunlara değişmez işlemler adını vermiştir.
- Amcası ile babasının kardeş olduğunu öğrenen bir çocuğun, ikisinin babasının da aynı kişi yani dedesi olduğunu anlaması bir örgütlemedir. Çünkü yeni kazandığı bir bilgiyi, eski bir şema ile ilişkilendirmiştir.
- Bir spor müsabakası, öğrenilen farklı birçok şemanın birlikte kullanılması ve yorumlanmasıyla anlam kazanır. Yani birçok şema böylece anlamlı bütünler haline getirilir. Piaget’e göre bu bir örgütlemedir.
Piaget’in Kuramındaki Temel Kavramlar
Zekâ: Çevreye uyum sağlayabilme ve problemlerle başa çıkabilme yeteneğidir. Birey çevreye ne kadar hızlı uyum sağlayabiliyorsa zihinsel gelişimi de o denli hızlıdır. Çevreye hızlı bir şekilde uyum sağlaması da karşılaştığı problemlere pratik ve kolay çözümler bularak gerçekleşir.
Şema (Bilişsel Yapı – Denge): Yeni bilginin yerleştirildiği bir çerçevedir. Başka bir tanımla zihinde örgütlenmiş veya oluşturulmuş davranış ve düşünce kalıplarıdır. Çevremizde tanıdığımız ve bildiğimiz her nesne, bilgi ya da davranışın saklandığı birer şema vardır.
- Yeni bir insanla tanıştığımızda onun yüzünü zihnimizde bir şema ile saklarız.
- Yeni bir varlık öğrendiğimizde zihnimizde yeni bir şema oluştururuz.
- Bir yemek yaparken zihnimizde bulunan şemaya göre o yemeği yaparız. Şemalar ile ilgili önemli bir nokta şudur; şemalar, olgunlaşma veya yaşantı sonucu yeniden organize edilebilirler. Bu organize de uyum ve örgütleme yolu ile olur.
- Piaget’in kuramında en temel yapı taşı şemadır. Bütün kuramını bu kavram üzerine kurmuştur. İnsan doğduğunda zihninde iki temel şema vardır. Bunlar emme ve yakalamadır. İlerleyen zamanlarda yeni şemalar, yani yeni bilgi örüntüleri zihinde oluştukça bilişsel gelişimde artar.
A. UYUM (ADAPTASYON – UZLAŞMA)
- Uyum (adaptasyon), bireyin çevresi ile olumlu ve etkili bir iletişim kurabilmesidir.
- Bu süreç iki şekilde gerçekleşir.
- Bunlar özümleme (asimilasyon) ve uyumsamadır (akamodasyon).
Bu kavramların tanımları ve örnekleri sırayla aşağıda verilmiştir.
1. Özümleme (Asimilasyon)
- Birey kendisinde var olan eski şemalar ile çevreye uyum sağlamaktadır.
- Yani yeni karşılaşılan bir nesne ya da olgunun eski bir şema içerisine yerleştirilerek kullanılmasına özümleme veya asimilasyon denir.
Özümleme; Yeni bir şey öğretmez
- Bilgiyi sınırlar
- Kalıp yargılardır
- Jetin yolcu taşımaya yarayan bir hava taşıtı olduğunu öğrenen çocuğunu, jette aslında bir tüt uçaktır demesi.
- Bir kadının ilk kez aldığı ıhlamuru, çay gibi demlemeye çalışması, zihninde var olan eski bir şema ile yeni bilgiyi açıklamaktır. Bu davranış bir özümlemedir.
- Bir adamın evden işe giderken sürekli gittiği yolu kullanması.
2. Uyum kurma (Akamodasyon – Düzenleme – Uzlaştırma)
- Zihinde yeni şemalar oluşturma veya var olan şemaların kapsam ve niteliğini değiştirerek yeni deneyimlere uygun davranmaya uyumsama (akamodasyon) veya düzenleme denir.
- Yeni bir şey öğretir.
- Bilginin sınırlarını genişletir.
- Kalıp yargıları değiştirir.
- Özümleme örneklerinden yola çıkarsak, bu bilgilerin uyumsama yolu ile yeni bir şemalara dönüştürülebilmesi için şu şekilde davranışların gözlenmesi gerekirdi;
- Bir kişinin yeni taşındığı evden çarşıya giderken farklı bir yol kullanabilmesi.
- Ihlamur demlemenin çaydan farklı bir yöntemi olduğunu öğrenen bayanın, yeni bir ıhlamur demleme şeması oluşturması veya çay demleme şemasının içeriğini değiştirerek kullanması bir uyumsamadır.
- Bilgisayarın farklı bir teknoloji olduğunu öğrenen yaşlı adamın artık bilgisayara televizyon dememesi yeni bir şema oluşturduğunu gösterir. Bu bir uyumsamadır.
- Bebeklerin ilerleyen aylarda sadece yiyecekleri ağzına götürmesi
- Uyum kurmanın sağlıklı yapılabilmesi için bireyin ön yargılarından kurtulması gerekmektedir. Çünkü ön yargıları güçlü olan bireyler yeni bilgiyi kendi şemalarına uydurmak için çalışmaktadırlar.
BİLİŞSEL GELİŞİM DÖNEMLERİ
1. Duyu-Hareket Sensori Motor Dönem (0–2)
2. İşlem Öncesi Dönem / (2–7)
a. Sembolik dönem(2-4)
b. Sezgisel dönem(4 – 7)
3. Somut İşlemler Dönemi / (7–11)
4. Soyut (Formal) İşlemler Dönemi (11–18)
Bilişsel gelişimin incelenmesinin dayandığı dört temel esas vardır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir;
- Evreler değişmez bir sıra ile birbirini izlerler. Bir gelişim evresi bitmeden diğerine geçilmez.
- Evreler hiyerarşiktir. Basitten karmaşığa doğru devam eder ve bir evre, öncekilerin kazanımlarını da içerir.
- Her birey kendine göre farklı oranda gelişim gösterir. Yani bireysel farklar gözlenebilir.
- Her evrenin kendine has tipik gelişim özellikleri vardır.
1. DUYU-HAREKET DÖNEMİ ( Sensori – Motor Dönem / 0–2 yaş )
- Bilgi duyu organları ve motor hareketler ile kazanıldığından Piaget bu döneme duyu hareket dönemi demiştir.
- Yeni doğan bir bebeğin ilk başlarda refleks olarak ortaya çıkan emme, yakalama, tutma, dokunma gibi refleksleri ilerleyen yıllarda amaçlı davranışlara dönüşür.
- Yakalama refleksi annesinin parmağını sımsıkı kavrayan bir bebek ilerlen aylarda bilinçli bir şekilde çevresindeki varlıkları tutmaya başlar.
- Anne sütünü veya yakaladığı bir nesneyi refleks bir davranış ile emen çocuk ilerleyen zamanlarda katı yiyecekler yemeye başlar.
- İlk deneme yanılma öğrenmeleri bu dönemde gerçekleşir.
- Başından geçen olaylarla ve duyu organlarıyla çocuk öğrenir dünyayı tanır ve öğrenir.
- Basit düzeyde neden sonuç ilişkisi kurulur.
- Taklit yeteneği gelişen bebek bu yeteneği ile yeni davranışlar öğrenir. Bu dönemde çocuğun hatırlama yeteneği de ortaya çıkar. Buna en güzel örnek ertelenmiş taklitlerdir. Bebeğin gördüğü bir hareketi olay bittikten bir sonra yapmasına ertelenmiş taklit denir.
- Örneğin, babasını duvara çivi çakarken gören çocuğun ertesi gün aynı yere elindeki oyuncak ile vurması.
- Alışma ilk kez bu dönemde gözlenir. Alışma organizmanın sürekli karşılaşması üzerine birtakım uyarıcılara istenen tepkileri az vermesidir. .
- Babası her gün hediyeler ile gelen bir çocuğun ilerleyen zamanlarda sevinme tepkisinin azalması.
- Ağladığında sürekli şeker ile susturulan çocuğun belli bir süre sonra buna alışkanlık kazanması.
- Bu dönemin en önemli kazanımlarından birisi de nesne devamlılığıdır.
- Nesne devamlılığı; bir bebeğin görüş alanı dışında dahi olsa bir nesne ya da kişinin var olduğunu bilmesidir. Çocuğun düşünmeye başladığı dönemdir.
- Elinden bir oyuncak alındığında onu araması, oyuncak şemasının oluştuğunu ve yerleştiğini gösterir. Yani nesne sürekliliği kazanılmıştır.
A değil B hatası görülür. Bireyin gözünün önünde saklanan bir nesneyi, nesnenin yeri değiştikten sonra ilk saklandığı yerde aramasıdır.
- Örneğin: Çocuğun gözü önünde bir oyuncak yastığın altına konur ve çocuk nesneyi yastığın altında arar. Daha sonra bu nesne kanepenin altına konur. Çocuk oyuncağı kanepenin altında araması gerekirken yastığın altında arar. Böylece A değil B hatası gerçekleşir.
- Dönemin başında henüz vücudunun farkında değildir, dönem sonuna doğru kendisiyle diğer nesneler arasındaki farkı ayırt eder, dış dünyadan bağımsız bir varlık olduğunu öğrenir.
- Çok küçük yaştaki çocukların elleri sıkı sıkıya bağlanır. Çünkü dünyayı tanımaya çalışan çocuk kendi vücudunun farkında olmadığı için elleri ve tırnakları ile çevreyi tanıma uğraşındayken farkında olmadan yüzünü çizebilir.
- Bir çocuk ağladığında diğer çocuklarında ağlamaya başlamasına ses bulaşması denir.
Bu dönemde nesne kimliği görülür. Bireyin kendisine ait olan nesneleri tanımaya başlamasıdır.
- Mülkiyeti oluşunun temellerinin atıldığı özelliktir.
Döngüsel (devresel) tepkiler görülür. Bebeğin bir davranışın sonucu hoşuna gittiği için aynı davranışı tekrar yapmasına döngüsel (devresel) tepki denir.
- Döngüsel tepkiler Psikomotordur.
- Duyu hareket döneminde görülür.
- Devresel tepkiler Bilişseldir.
- İşlem öncesi dönemde görülür.
Birincil Döngüsel Tepki: Bunlar kendi bedenine ilişkin tepkilerdir. ( 0 – 4 ay)
İkincil Döngüsel Tepkiler: Bir başka nesneye dönük tesadüfi hareketin tekrar edilmesidir. (4 – 12 ay)
Üçüncül Döngüsel Tepkiler: Vücut dışında, araçlarla davranışlarını tekrarlar. (12 – 18 ay)
2. İŞLEM ÖNCESİ DÖNEM / (2–7 yaş)
a. Sembolik Dönem (2 – 4)
b. Sezgisel dönem (4 – 7)
İşlem: Mantıksal düşünme demektir. Bu yüzden bu döneme mantıksal düşünme öncesi dönem denir.
- Bu dönemde çocuk düşünerek hareket eder fakat düşünceleri mantıklı değildir.
- Bu yüzden dönemin ismi işlem öncesi dönemdir.
- Eylem, düşünce ve nesnelerin sembollere çevrildiği bu dönemde anlatılan şeyler sembollerle (kelimeler) anlatılır.
- Konuşma ve karmaşık olmayan zihinsel işlemlerle dönem başlar.
- Çocuk bu dönemde köpeğe “hav hav”, ineğe “möö” diye seslenebilir.
- Bu sembolik bir fonksiyondur.
- Çocuğa “su çok fazla, dökeceksin” denildiğinde, çocuk çok fazla kavramını anlamadığında suyu dökecektir.
- İşlem öncesi dönem de kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır.
- Bunlar 2-4 yaş arasını kapsayan sembolik dönem ve 4-7 yaş arası sezgisel dönemdir.
A) Sembolik (Kavram Öncesi) Dönem (2 – 4 yaş)
- İki dört yaşlarını kapsamaktadır.
- Bu dönemde çocukların dili, çok hızla gelişir ancak geliştirdikleri kavramlar ve kullandıkları sembollerin anlamları, kendilerine özgüdür.
- Aslında çocuk bu devrede kelime kullanmaya ve ilkel bir düzeyde ilk olarak bir sembol ile bu sembolün temsil ettiği nesne arasındaki ilişkiyi anlamaya başlar.
- Çocuk iç temsilden başka bir deyişle kelime, kavram ve sembollerin verdiği zenginlikten faydalanarak oyun yaşamına yeni zenginlikler getirir.
- Örneğin; ana-baba rollerine girerek arkadaşlarıyla yetişkin ilişkilerini taklit oyunları oynamaya başlar.
- Devresel tepkilerin yoğunlaşır ve daha belirgin biçimde bu dönemde gözlenebilir.
- Bu dönemin bir başka özelliği de animistik düşünce yani canlandırmacılıktır.
Animistik düşünce çocuğun canlı ile cansızın ayrımını yapamamasıdır. Bu sebeple cansız bir varlığa canlı gibi veya canlı bir varlığa cansızmış gibi davranabilirler.
- Bir çocuğun oyuncak bir köpekten korkması.
- Çocuğun dışarıda tuttuğu bir köpeği oyuncak gibi kuyruğundan tutup fırlatması.
- 4 yaşındaki Ayşe’nin oyuncak bebeğinin hastalandığını düşünüp ilaç vermesi.
- Animistik düşünceye (canlandırmacılık) sahip bir çocuk hiç acımadan bir ve canının yanacağını düşünmeden oyuncak sandığı bir kedinin boğazını sıkabilir.
Kişi devamlılığı ve cinsiyet değişmezliği kazanılır. Yani kişilerin görüntüleri, giysileri, saç şekilleri vs. değişse de aynı kişiler olduğunu ve cinsiyetlerinin değişmediğini anlayabilirler.
- Annesini aşırı makyaj ile de tanıyabilmesi.
- Sakallarını kesen babasını tanıması.
- Uzun saçlı ve küpeli bir erkek gördüğünde erkek olduğunu bilmesi
Hayali oyunlar ve hayali oyun arkadaşları olabilir çünkü hayal dünyası son derece genişlemiştir.
Bu dönemde bazı nesneler işlevleri dışında kullanılabilir. Buna sembolik oyun denir.
- Olmayan bir takım şeyleri temsil etme gücü de bir tür sembolik düşüncedir.
- Uzun bir tahta parçasını bir at veya araba olarak düşünme.
- Tencere kapağından direksiyon yapma.
- Eline herhangi bir şey olmadan silah varmışçasına ateş etmek.
Benmerkezcilik (egosantrizm): Bu dönemin başka bir özelliği de mülkiyet kavramı gelişmediği için çocuk her şeyin kendileri için var olduğunu düşünürler. Aynı zamanda benim bildiğimi herkes bilir, duyduğumu duyar gibi düşünceler de vardır.
- 5 yaşındaki Ali’nin annesine telefonda “anne bak ellerimi yıkadım” demesi.
- Televizyon seyreden bir çocuğun, spiker iyi günler dilediğinde, ona el sallaması.
- Çocukların sevmedikleri bir yemeği hiçbir çocuğun sevmediğini düşünmesi.
- Misafirliğe gittiği evdeki çocuğun oyuncaklarını sahiplenmesi.
- Yine bu dönemde rastlanan toplu monologların ve paralel oyunların sebebi de benmerkezci düşünce biçimidir aslında.
Toplu monolog çocukların hep bir ağızdan konuşmasıdır.
Paralel oyun ise, bir arada bulunan çocukların farklı ve bağımsız oyunlar oynamasıdır.
- Anasınıfına giden çocukların daire şeklinde toplanmış olduğu durumlarda, uzaktan bakıldığında birlikte oyun oynuyormuş gibi algılansalar da, yanlarına gidildiğinde hepsinin farklı bir oyuncak ile oynadığı gözlenebilir. Bu paralel oyundur.
- Aynı çocukların birbirinin ne demek istediğini umursamadan ve dinlemeden konuşması ise toplu bir monologdur.
- Dil ve kavram gelişimi bu dönemde çok hızlıdır.
Büyüsel (Majik) Düşünme: Çocuk bu dönemde büyüsel ve doğaüstü düşüncelere sahiptir.
- Doğaüstü varlıkların gerçek olduğuna veya birtakım olağan dışı güçlere sahip olduğuna inanabilirler.
- Dereistik düşünme de denebilir.
- Noel baba’nın gerçek olduğuna inanma.
- Örümcek adam gibi ağ fırlatabildiğine inanma.
- Supermeni görmek için gökyüzünü seyretme.
İşaretsel İşlev: Sembolleri kullanma yeteneğidir.
- Gözünün önünde olmayan nesneleri zihninde canlandırabilir. Veya bir nesne ya da olay başka bir duruma işaret eder.
- Konuşma ve karmaşık olmayan zihinsel işlemlerle başlaması ile duyu – hareket dönemi sona erer, işlem öncesi dönem başlar.
- Dönemin sonunda küçük zihinsel tasarımlar ile basit birtakım problemler yavaş yavaş çözülmeye başlanır.
B) Sezgisel Dönem (4–7 Yaş)
- Çocuklar bu dönemde, mantık kurallarına uygun düşünme yerine, sezgilerine dayalı olarak akıl yürütürler ve problemleri sezgileriyle çözmeye çalışırlar.
- Son yıllarda yapılan araştırmalar, Piaget’nin ortaya koyduğu bazı özelliklerin daha erken yaşlarda öğretilebildiğini göstermektedir.
- Örneğin; uygun etkinlikler düzenlenerek ve basit bir dil kullanılarak çocuklara korunumun öğretilebildiği gözlenmiştir.
Bu dönemin başka bir özelliği de yapaycılıktır. (Artifikalizm)
- Çocuk doğa olaylarının insanlar tarafından yönlendirildiğini yani yapay olduğunu düşünebilir.
- Deniz nasıl oluşmuştur denildiğinde, insanların taşıma su veya hortum tutarak burada bulunan bir çukuru doldurduklarını söylemesi.
- Güneşin gökyüzünde yakılan bir ateş olduğunu düşünmesi.
- Ayın gökyüzünü asılmış bir gece lambası olduğunu düşünmesi.
İşlem öncesi dönemde zihinsel anlamda bazı sınırlılıkları vardır;
- Odaktan uzaklaşamama görülür.
- Özelden özele akıl yürütme görülür.
- Bu dönemde korunum henüz kazanılmamıştır.
- Sınıflama ve sıralama yeteneği henüz gelişmemiştir.
- Tersinebilirlik yeteneği yoktur.
Odaklaşma (Odaktan uzaklaşamama – Merkeziyetçilik): Çocuk bu dönemde karşılaştığı durum, nesne ve olaylara tek bir yönden bakabilir.
- Küçük yaştaki çocuklara sıklıkla araba çarpmasının sebebi de budur. Çünkü karşıdan karşıya geçerken yolun iki tarafını birden kontrol etmekte güçlük çekerler.
- Bu dönemdeki bütün zihinsel sınırlılıkların temelinde yatan problem tek boyutlu düşünme özelliğidir.
- Bireyin gün içinde birçok etkinlik yapmasına karşın sadece bir ya da iki tanesini hatırlamasıdır.
- Bireyin tv seyrederken yemeğini yiyememesi
Odaktan uzaklaşamama bir kazanım değil bir yetersizliktir. Odaktan uzaklaşma bir kazanımdır.
Özelden Özele Akıl Yürütme (Ortaklık): Olayları yalnızca geçirdiği yaşantılara bağlı olarak tek boyutlu düşünebilme özelliğidir.
- Aslında çocuk iki özel durum arasındaki bağı, yaşantılarına bağlı olarak “tek yönlü” olarak ele alır.
- Özelden özele akıl yürütme en sade olan ve dar kapsamlı akıl yürütme biçimidir.
- Evde pasta yenildiğinde çocuğun doğum günü kutlandığını düşünmesi özelden özele akıl yürütmedir. Çünkü doğum günlerinde yer alan pasta yeme, mum üfleme gibi birçok olaydan sadece pasta yeme kısmına odaklanmıştır.
- “Evde yaşayan hayvanlara evcil hayvan denir. O zaman farelerde evcil hayvanlardır.” Sonucuna ulaşan bir çocuk evcil hayvanların sadece tek bir özelliğine odaklanmıştır.
- Yaz tatillerinde Antalya’ya giden ve denize giren Ahmet bu yıl yaz tatilinde Şarkışla’ya gittiği için, öğretmeni sorduğunda bu yıl tatile gidemedik demiştir. Denize girmek tatilin küçük parçalarından birisidir ve Ahmet sadece bu parçaya odaklanmıştır.
Yanlış bağdaştırma (senkretizm); birbiri ile her koşulda ilişki bulunmayan durumlar arasında bağ kurularak yapılan akıl yürütme işlemidir.
- Özelden özele akıl yürütme ile yanlış bağdaştırma sıklıkla karıştırılmaktadır.
- Özelden özele akıl yürütme (ortaklık) işlem öncesi dönem özelliği iken yanlış bağdaştırma sıklıkla işlem öncesi dönem olmak üzere her dönemde görülebilir.
- Ortaklık birbiriyle ilişkili ve bir olayın parçalarından yola çıkarak bağ kurma varken, yanlış bağdaştırmada birbiri ile doğrudan ilişkili olmayan durumlar bağdaştırılır.
- En son hastaneye yatırıldığında eve bir bebekle dönen annenin tekrar hastaneye yatırıldığında eve yeni bir kardeşle döneceğini düşünmek yanlış bağdaştırmadır. Çünkü burada kardeş ile hastane arasında doğrudan ve sürekli bir bağ yoktur.
- Bütün batıl inançlar birer yanlış bağdaştırmadır. Çünkü merdiven altından geçmek ya da kara kedi görmekle uğursuzluk arasında gerçek bir ilişki yoktur.
NOT: Bu dönemde çocuklar yanlış inanç ilkesini kavrayamaz. Bireyin bu ilkeye sahip olması için bir problemi ya da durumu başka bir insanın bakış açısıyla görebilmesi gerekir. İşlem öncesi dönemdeki çocuklar benmerkezci oldukları için yanlış inanç ilkesini kavrayamaz.
Örneğin: Birey kalem görünümlü bir şekere kalem demiştir. Daha sonra şeker olduğu gösterilmiştir. Bu çocuğa başka bir çocuğun bu nesneye ne der şeklindeki bir soruya şeker der cevabını vermiştir. Böylece çocuk kendi bakış açısına göre olayı değerlendirmiştir.
3. SOMUT İŞLEMLER DÖNEMİ / ( 7–11 YAŞ )
- Bu dönemde gözle görülen somut olaylar anlaşılır, somut problemler çözülebilir ve bir takım somut mantıksal çıkarımlar ile tümevarım yapılabilir. Bu yüzden dönemin ismi somut işlemler dönemidir.
- Bu dönemde çocuk somut olmayan nesne ve durumlarla ilgili akıl yürütemedikleri için konular somut örnekler verilerek sunulmalıdır.
- Dünyanın hareketlerini anlatırken şişe takılmış bir portakaldan faydalanmak.
- Özgürlük nedir sorusuna çocuğun, “istediğin kadar çikolata yiyebilmek” demesi.
- Nazlı ilkokul birinci sınıfa giden bir çocuktur. Okuldan gelmiş, matematik ödevini yapmaya çalışmaktadır. Bir ara annesine “anne bu problemi sen çöz ” der. Annesi problemi okur. Problemde, “elinizde 10 TL var. Tanesi 2.5 TL den üç tane yumurta aldınız geriye kaç liranız kaldı?” diye sorulmaktadır. Anne Nazlı’ya döner “Niçin ben çözeyim kızım?” diye sorar. Nazlı’nın cevabı “çünkü ben hiç yumurta almıyorum ki sen alıyorsun, bu problem seni ilgilendiriyor” der.
Benmerkezci yapı ortadan kalkar ve sosyal davranışlar yani dağılma başlar.
Bu dönemde çocuk tümevarım yapmaya başlar. Tümevarım, bir ya da birden çok öncülden yola çıkarak özelden genele ya da olaylardan yasalara geçiş şeklindeki, akıl yürütmedir.
- Örneğin bir buz parçasının ateş üstünde eridiğine birçok kez şahit olan çocuk “ateş buzu eritir” tümevarımına ulaşabilir.
- Örnekleri şu şekilde çoğaltabiliriz:
- Evde bulaşıkları annesinin yıkadığını gören çocuk kadın askerin işinin bulaşık yıkamak olduğunu düşündüğünde özelden genele akıl yürütür.
- Hayalet uçakların da görünmediğini düşünür.
- Çeşitli gözlemler yaptıktan sonra kuşların uçan canlılar olduğunu söyleyen çocuk tümevarım yapmaktadır. Ama bunun tersini söylemiş olsaydı, yani uçan her şeyin (böcek, kelebek vs. dahil) kuş olduğunu iddia etseydi o zaman da özelden özele akıl yürütme yapmış olacaktı. Çünkü ilk örnekte özelden genele bir genelleme ile tümevarım yaparken, ikinci örnekte kuşların sadece uçabilme özelliğine odaklanır.
- Tümevarımsal mantığın sonuçları olasılıklı olabilir.
Korunum kazanılır. Korunum; herhangi bir nesnenin şeklinin veya yerleştirilme biçiminin etkisi altında kalmadan o nesnenin aynı kaldığının farkında olmaktır.
- Bu dönemdeki çocukların bilişsel yapıları bu seviyeye ulaşmıştır.
- Bir kilo demir ile bir kilo pamuğun eşit olduğunu bilir.
- Çikolatanın parçalara ayrılsa da aynı kaldığını bilir.
- Bozuk paraların kağıt paraya göre daha değerli ve çok olduğunu düşünür.
- Kıvrılmış bir tel ile düz bir telin eşit uzunlukta olduğunu kavrar.
Korunum kazanabilmek için öncelikle oluşması gereken bilişsel özellikler şunlardır;
Özdeşlik: Bir nesneye ekleme ve çıkarma yapılmıyor ise o nesne aynı kalır.
Telafi: Bir yöndeki gelişim başka bir yönde değişikliğe neden olur.
Tersinebilirlik: Görüntüdeki değişiklik eski haline geldiğinde miktar aynı kalır.
NOT: Miktar korunumu, uzunluk korunumu, sayı korunumu, alan korunumu, ağırlık korunumu, hacim korunumu gibi özellikleri vardır.
Dolaylı gerçeği kavrayabilme: Çocuklar bu dönemde bir olayın ya da nesnenin sadece görünen ve yüzeyde kalan tarafını değil, görünmeyen tarafını da algılar.
- Mesela; mavi renk kapağı olan bir kitap, beyaz renkli bir ciltle kaplandığında gerçek renginin mavi olduğunu bilir. Bu korunum kazanmanın da ön şartlarından birisidir.
Tersinebilirlik yeteneği gelişir. Yani sonucunu bildiği bir işlem tam tersine çevrildiğinde ortaya çıkacak sonucu kestirir. Yani çocuk buzun su olduktan sonra eridiğinde tekrar suya dönüşeceğini bilir.
- 2 + 1 = 3 1 + 2 = 3 olduğunu bilebilir.
Sınıflama sıralama yeteneği gelişir.
- Artık nesneleri birden fazla özellik açısından sıraya koyabilir veya sınıflayabilirler.
- Sınıflamaya; Sınıf içerme Sınıfa dahil olma Parça – bütün ilişkisi de denilmektedir.
- Örneğin: Bir sınıfta 5 kız 10 erkek vardır. Çocuğa kızlar mı çok erkekler mi sorusu sorulur. Çocuk erkekler cevabı verir. Daha sonra ise öğrenciler mi çok erkekler mi sorusuna erkekler diyorsa çocuk erkeklerin tüm öğrenciler sınıfına dahil edildiğini anlayamamış ve işlem öncesi dönem özelliği göstermiştir.
4. SOYUT ( FORMAL ) İŞLEMLER DÖNEMİ ( 11–18 yaş )
- Bu dönemde çocuklar nesne ve kavramlar göz önünde olmadan yetişkinler gibi soyut düşünebilirler.
- Tümdengelim yapabilir, hipotez kurabilirler.
- Ulaştıkları sonuçlarla genellemeler yapabilirler.
- Kendilerine has değerler ve inançlar sistemi geliştirirler. Kendi fikirlerini ortaya koyarlar.
- Bu dönemde rastlanan bazı ergenlik problemleri vardır. Bunlardan en önemlileri bedensel değişikliklerden kaynaklanan sinirlilik, sakarlık ve ergen benmerkezciliğidir.
- Ergen benmerkezciliği kendi söylediklerinin ve inandıklarının en doğru görmesi veya herkesin gözünün kendi üzerinde olduğunu düşünmesi şeklinde ortaya çıkar.
- Ergenin anlaşılmadığını ve sorunların hep kendi başına geldiğini düşünmesinin sebebi de aynıdır.
- Hayali bir izleyici topluluğunun kendisini izlediğini düşünmesi de egosantrizmin bir sonucudur.
Kişisel efsane: Ergen bu dönemde kendi duygu ve düşüncelerinin tek ve çok özel olduğuna inanırken ölüm duygusundan da çok uzaktır.
- Örneğin; “ölüm her kesin başına gelebilir ama şuan için benim değil ” inancı hakimdir. Elkind (1967 )
Omnipotent düşünme: Ergen kendisinde her şeyi yapabilecek gücü görmektedir. Hayaller kurar, ileride her şeyi yapabilecek gücü kendisinde görür.
Yer, zaman ve mekâna göre düşünebilme özelliğine göreceli düşünme denir.
- Örneğin “bana göre sağdaki sana göre soldadır” diyebilir.
Bütünleştirici (Birleştirici) Düşünme: Bir problem durumunun birden fazla değişkeni (alt problemi) barındırdığını ve dolayısıyla bir problemin birden fazla çözüm yolunun bir araya getirilip birleştirilmesiyle çözülebileceğini kavramaktır.
- Çevre kirliliğinin sebepleri sorulduğunda birçok sebebi bir arada sayabilir.
Hipotetik (Varsayımsal) düşünme; doğruluğu veya yanlışlığı ispat edilmemiş bir teze inanma bu tezi başkasına inandırmadır.
- İspat vardır.
- Münazara grupları oluşturularak yapılır.
- Olmasaydı ne olurdu anlayışının başkasına inandırılmasıdır.
- Bilimsel yöntemin aşamalarının kullanılmasıdır.
Bir diğer düşünce biçimi eklektik (karma – seçici) düşünmedir. Bu; çeşitli düşünce sistemlerinin sahip olduğu yaklaşımların genelini almadan, içlerinden bazı öğeleri seçerek kendine has bir düşünce sistemi oluşturabilmektir.
- Örneğin bir ergen çeşitli siyasi görüşleri harmanlayarak kendine has bir dünya görüşü geliştirebilir.
Soyut işlemler döneminde tümdengelim yapılabilir. Tümdengelim düşünme tarzında belirli bir genelleme, doğruluğu kabul edilen bir temel düşünce alınır ve bu düşüncenin doğurduğu olasılıklar bulunur. Tümdengelimin temelinde “bütün için doğru olan, parçaları için de doğrudur” ilkesi yatar.
- Bütün insanlar ölümlü olduğuna göre bende bir gün öleceğim.
- Anadolu’nun her zaman dış güçlerin hedefinde olmuştur.
- Dün faklı devletlerde olduğu gibi bugünde Türkiye Cumhuriyeti üzerine oyunlar oynanmaktadır.
Analoji (andırma): Aklın özelden özele izlediği yoldur. İki şey arasındaki bir ortak özellikten yola çıkarak, biri hakkında verilen bir yargıyı diğeri hakkında da vermektir.
- Mesela; kan dolaşımının şehirdeki trafik akışına benzetilmesi.
Soyut dönemde;
- Tümdengelim
- Göreceli düşünme
- Birleştirici düşünme
- Varsayımsal düşünme
- Eklektik- Seçici – Karma
- Anolojik düşünme biçimleri vardır.
DİKKAT: Piaget kişisel psikolojik süreçleri ön plana çıkartmış olması ve biyolojik temelli bir yaklaşım ortaya koyması nedeni ile eleştirilmiştir. Özellikle Vygotsky, sosyal etkilerin göz ardı edildiğini önemle vurgulamıştır.
Piaget’in Kuramının Eğitim Açısından Doğurguları
- Eğitim bireyin karşılaşacağı problemleri çözme yeteneğini geliştirici niteliklere sahip olmalıdır.
- Eğitim bireyin çevresine uyumunu kolaylaştırıcı nitelikte olmalıdır. Örneğin üniversitelerde verilen formasyon eğitiminin amaçlarından birisi de öğretmen adaylarının çevreye uyum sürecini en aza indirmektir.
- Eğitim yaparak – yaşayarak sağlanan bir süreçtir. Teorik bilgiler için uygulama alanları oluşturulmalıdır. Trafik dersinde öğrenilenlerin sokakta uygulanması gibi…
- Baskı ve zorlama ile derse katılımı sağlanan öğrencide verim düşmektedir. Bu yüzden motivasyonu artıracak birtakım içsel süreçlerin harekete geçmesi sağlanmalı.
- Bir sınıf içerisinde bireysel farklılıklar göz önünde bulundurularak eğitim sürdürülmelidir. Çünkü her sınıfta hızlı öğrenen öğrenciler olabileceği gibi yavaş öğrenen öğrencilerde bulunabilir.
- Ezber eğitim açısından sakıncalı bir kavramdır. Çünkü birtakım üst düzey yetenekleri ( yorum, analiz, sentez gibi… ) köreltmektedir.
- Ürün ve performans birlikte değerlendirmelidir.
- Eğitim programları hazırlanırken, gelişim dönemleri göz önünde bulundurulmalıdır.
BRUNER’İN BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI
- Bruner’e göre bilişsel gelişim gösterilen tepkilerin uyarıcıdan bağımsız hale gelmesidir.
- Gelişim bilgiyi işleme süreci ve depolama sisteminin gelişimine bağlıdır.
- Bruner’in kuramı Piaget’in kuramı ile benzerlik göstermektedir.
- Fakat Bruner dili ön plana çıkarmıştır. Çünkü dil bilgiyi anlama ve anlatmada, sosyal ortam içerisinde iletişim kurmada önemli bir araçtır. Bu yüzden bilişsel gelişimi de önemli derecede etkilemektedir.
- Bilişsel gelişim, Bruner’e göre, tepkilerin uyarıcıdan bağımsız hale gelmesidir.
- Bruner’e göre merak, başarılı olma ve birlikte çalışma isteği öğrenmeyi harekete geçiren güçtür.
- Çevre bireyin öğrenme merakını ve isteğini harekete geçirmelidir.
Bruner bilişsel gelişimi üç dönemde incelemiştir.
A. Eylemsel Dönem – ( 0 / 3 yaş )
- Bebek bu dönemde yaparak ve yaşayarak öğrenir.
- Birey dünyayı ve çevresini nesnelere dokunarak ve onları kullanarak keşfetmeye çalışır.
- Mesajları da eylemlerle alır ve veririler.
- Bu dönemde duyu organları öğrenmede en etkili araçlardır. Yani yaşantı yoluyla (enaktive) öğrenme gözlenir.
B. İmgesel Dönem – ( 3/7 yaş )
- Bilgiler bu dönemde sözcük ve kavramlarla elde edilir ama imgeler ile saklanır.
- Duyu organları çevreyi nasıl algılarsa çocuk ta öyle tanır. Yani bu dönemde çocuk duyu organlarının esiridir.
- Örneğin uçak ne kadar dediğinizde iki parmağının arasını göstererek “bu kadar” der. Çünkü havada onu küçücük görmüştür.
- Görsel belleğin geliştiği bu dönemde bilgi imgeler halinde zihinde saklanır.
- Görsel yolla da (ikonik) öğrenme başlamıştır.
C. Sembolik Dönem – ( 7 yaş ve sonrası )
- Bu dönemde dili etkin bir şekilde kullanan birey artık zihinde temsiller yani imgeler yerine sembolleri (kelimeleri) kullanmaya başlamıştır. Böylece birey kendini daha etkili ve daha kolay ifade edebilmektedir.
- Sembolik öğrenmenin başladığı bu dönemde birey, ihtiyaç duyduğunda yaşantılarını yine eylem ve imgelerle de kodlayabilir.
VYGOTSKY VE KAVRAM GELİŞİMİ KURAMI
(Sosyal Yapısal Kuram)
- Vygotsky, çocuğun sosyal çevresinin bilişsel gelişimde önemli bir rolü olduğunu ileri sürmüştür.
- Çocukların kazandıkları kavramların, fikirlerin, olguların, becerilerin, tutumların kaynağı sosyal çevredir. O halde, bilişsel gelişimin kaynağı, kişisel psikolojik süreçlerden önce, insanlar ve kültür arasındaki etkileşimdir.
- 2 yaşına kadar çocuğun bilişsel gelişiminde doğal çizgi hakimdir, ama daha sonra doğal çizgi yerini kültürel çizgiye bırakır. Ona göre, yetişkinlerin asıl içgörüsü, dışsal denetimi giderek azaltıp çocuğun içsel denetimini beslemek ve kendi kendini düzenlemesini desteklemektir.
- Vygotsky, kişilerin şahsi başarılarını, kültürün ve toplumun başarısının bir yansıması olarak görülmüştür. Bireyin zihnindeki kavramların oluşması iki şekilde gerçekleşir; “kendiliğinden öğrenilen” ve “öğretilen” kavramlar.
- Vygotsky’e göre bir çocuğun kendi başına yapabileceği davranışların yanı sıra sadece bir yetişkinin yardımı ile yapabileceği davranışlar vardır. Çocuğun bu davranışları öğrendiği çevreye yakınsal alan (proximal zone) denir.
- Vygotsky bilişsel gelişimin başkaları tarafından düzenlenen davranışlardan bireyin kendi kendine düzenlediği davranışlara doğru olduğunu söylemiştir.
Vygotsky’e göre konuşma ve dil gelişimi üç şekilde olur;
- İçsel konuşma
- Özel konuşma
- Kişisel konuşma
- Vygotsky’nin savunduğu bir başka şeyde öğretim etkinlikleri bireyselleştirilmesi gerektiğidir. Fakat çocuğun yanlış kararlar verme ihtimaline karşı bu bağımsızlığın sınırları belirlenmelidir.
- Vygotsky’nin üzerinde durduğu başka bir kavram ise metabiliştir.
- Metabiliş – Metekognisyon – Üst biliş kuramıyla bireyin kendi bilişsel sürecini yönetmesi kastedilir.
Yapı iskelesi modeli: Bilgiyi öğretenin ya da akranın çocuğun öğrenen bireyin henüz bilmediği üstün olan araçları kullanarak öğrenende yeni bilgiyi yapılandırmasıdır. Öğreten kişi etkinlikleri koordine ederek bireylerin zamanla kendi başlarına öğrenmelerini sağlamada yardımcı olur. Grup çalışmaları bu modelde etkilidir.