Bağlanma Kuramı – KPSS Ders Notları
Bu yazıda neler okuyacaksınız?
Bağlanma Kuramı çerçevesinde Bowlby, Horowitz, Jung veAdler’in Bağlanma Kuramlarına değineceğiz.
BAĞLANMA KURAMI
- Bağlanma kuramı, psikoloji literatüründe birçok araştırmacı tarafından ele alınıp incelenmiştir.
- Özellikle Bowlby (1980), bebekliğin ilk yıllarında anne ile bebek arasında kurulan bağlanma davranışının bireyin tüm ilişkilerini belirlediği varsayımına vurgu yapmaktadır.
- Bağlanma davranışı, annenin çocuğun ihtiyaçlarına ve işaretlerine verdiği cevap ve anne-çocuk arasındaki etkileşime bağlı olarak şekillenmektedir.
- Diğer taraftan, bağlanma modelinin mutlaka anne olması gerekmez.
- Her kim çocuğa ihtiyacı olan bakımı veriyor ve ona güven duygusunu yaşatıyorsa o kişi bağlanma modeli olabilir.
- Bowlby’ın bağlanma kuramını destekleyen Ainsworth ve arkadaşları, bebek ve bakıcısı arasındaki üç farklı bağlanmadan söz etmektedir.
- Bunlar; güvenli, güvensiz kaçınan, güvensiz çekinen (kaygılı/kararsız) bağlanma stilleridir.
Güvenli bağlanma stilini benimseyen çocuklar, bakıcılarında güven bulurlar ve ayrılık durumlarında gerginlik yaşamazlar. Dönüş tepkileri sevgiyledir.
Kaçınan tarzda bağlanan çocuklar ise, bakıcılarına karşı mesafeli olup, bastırdığı duygu ve ihtiyaçlarının reddedilmesinin bir yansıması olarak kendi kendine yetebilme davranışı geliştirmiştir. Dönüş tepkileri umursamazdır.
Çekinen (Kaygılı ve Karasız – İkircikli) bağlanma stilini benimseyenler de bakıcılarından ayrılmaya karşı aşırı duyarlıdırlar. Bakıcılarıyla aralarında geliştirdikleri tutarlı olmayan bağlanma süreci, çocukta ihtiyaçlarının karşılanmayacağı korkusuna neden olmaktadır. Dönüş tepkileri serttir, kızar, vurur, küser.
- Güvenli bağlanma olan bireyler ise sevdiği insanlar yanlarından ayrıldığında onlarla vedalaşarak gerilim yaşamadan rahat bir şekilde yeni ortamlara uyum sağlayabilirler.
- Arkadaşları yanından ayrılıp gittiğinde bunu hiç umursamadan oturan ve etrafını seyretmeye devam eden bir genç güvensiz kaçınan bir kişilik geliştirdiği için, bu durumdan dolayı en ufak tepki ortaya koymaz.
- Bir çocuğun kendisinden uzaklaşan annesinin arkasından hemen ağlamaya başlaması güvensiz çekinen (kaygılı) bir kişilik geliştirdiğini gösterir. Bu çocuk aslında ayrılık kaygısı yaşamaktadır.
HOROWİTZ’İN DÖRTLÜ BAĞLANMA KURAMI
A. Güvenli Bağlanma
- Bireyin kendine çevresine karşı saygısı yüksektir.
- Kendisini ve çevresini sevilmeye değer bulur.
- Özgüveni yüksek olan bireylerin çevreye uyumları rahattır.
B. Saplantılı ( kaygılı – kararsız ) Bağlanma
Kendisini olumsuz ve değersiz hisseden birey çevresindekileri olumlu ve değerli bulur.
C. Kaçınan Bağlanma
1. Kayıtsız bağlanma
Kendini olumlu ve değerli gören birey çevresindeki kişileri olumsuz ve değersiz bulur.
2. Korkulu bağlanma
Hem kendini hem çevresini olumsuz ve değersiz bulur.
ADLERİN GÖRÜŞLERİ
- İnsan bilinçli bir varlıktır.
- Davranışların temelinde bilinçdışı değil, bilinç vardır.
- Freud gibi Adler’de yaşamın ilk yıllarının önemli olduğundan bahsetmiştir. Ayrıca doğuştan getirildiğini söylediği aşağılık ve üstünlük güdüleri üzerine yoğunlaşmıştır.
- Aşağılık güdüsü üstünlük güdüsünün kazanılması ile giderilirken tersi doğru değildir.
- Fakat aşırı üstünlük duygusu kazanılması da bireyi olumsuz etkiler.
- Çocukların doğuş sırası önemlidir. İlk çocukların daha rekabetçi bunun yanı sıra güvensiz olduğunu söyler.
Adler’e göre ilk çocuklar tacını kaptırmış krala benzerler. Katil ruhlu insanların daha çok ilk çocuklar olduğunu söyler.
İkinci çocuklar ya asi yada silik olduğunu belirtir. Devrimci ruhlu bireyler daha çok ortanca çocuklardır.
Son çocuklar ise daha çok şımarıktır.
Tek çocuklar sürekli ilgi bekler ve bulamadığında çok çabuk hayal kırıklığına uğrarlar.
Adler’e göre erkek; birey olarak doğuştan gelen bir üstünlüğe sahiptir. Buna bir eşitlik ilkesi değil de, toplumun ataerkil bir yapıya sahip oluşundan dolayı inanır. Buna göre bulunduğu çevre, ailesel faktörlerden dolayı kız çocuğun aşağılık duruma düşmesi, erkek olma isteği, cinsel nitelik yönünden yanlış anlayarak tercih değişikliğine neden olur. Bunun sebebini eksiklik duygusu olarak görür. Buna erkeksi protesto demiştir.
JUNG’UN GÖRÜŞLERİ
- Cinsel dürtüler kişiliğin gelişimde önemli yer tutar.
- Jung, kişiliğin dinamik bir işleyişi olduğunu savunur.
- Kişiliğin tümüne psişe demiştir. Çeşitli bölümden oluştuğunu söyler.
Ego: Bizim farkında olduğumuz bölümdür. Çevreden gelen uyaranlarla beslenir gittikçe genişler. Ego, psişe içinde bilincin bir örgütüdür. Bilinç düzeyinde algılanan tüm duygu ve düşüncelerden oluşur.
Kişisel bilinçdışı: Bireyin kendi yaşantıları yoluyla oluşturduğu ve kendine has bilinçdışı öğelerdir.
Kolektif (Ortak) bilinçdışı: Atalarımızdan aldığımız mirastır. Biyolojik kalıtımın bir parçasıdır ve yaşanan toplumsal olayların yarattığı etkilerin kalıtım yoluyla aktarılmasına dayanır. Toplumdaki her bireyde gözlenir. Korku, sevinç gibi kavramlarla örneklendirebilir. İngiliz toplumundaki fare fobisi, Türk insanındaki dış güçler tarafından bölünme korkusu gibi. Kolektif bilinçdışında saklanan ve herkesin kişiliğini şekillendiren arketiplerden bahsetmiştir.
Bunlar; Persona (toplum içerisinde kullandığımız farklı maskeler), anima (psişenin kadın yönü), animus (psişenin erkek yönü), gölge (kişiliğin hayvani ve hemcinslerle ilişkileri düzenleyen kısmı) ve bendir. (Merkez arketipidir. Bilinçdışındaki diğer arketipleri düzenler. Kişi uyum içinde ise ben görevini yapıyor demektir)