6. Sınıf Fen Bilimleri Çalışma YapraklarıFen Bilimleri Çalışma Yaprakları

Vücudumuzdaki Sistemler ve Sağlığı Çalışma Yaprağı (6. Sınıf)

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER VE SAĞLIĞI

1. BÖLÜM: DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

  • Vücudumuzda gerçekleşen olayların düzenli, birbiriyle uyumlu ve sorunsuz olması, sinir sistemi ile iç salgı bezlerinin oluşturduğu denetleyici ve düzenleyici sistem tarafından sağlanır.
  • Denetleyici ve düzenleyici sistem; sinir sistemi ve iç salgı bezleri olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır.
Denetleyici ve düzenleyici sistemler tablosu
Denetleyici ve düzenleyici sistemler tablosu

1.1 SİNİR SİSTEMİ

Sinir sistemi, merkezî sinir sistemi ve çevresel sinir sistemi olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır.

1.1.1 Merkezi Sinir Sistemi

Merkezî sinir sistemi; beyin, beyincik, omurilik soğanı ve omurilikten oluşur.

Merkezi sinir sistemi
Merkezi sinir sistemi
Beyin
  • Vücudun hafıza, öğrenme ve yönetim merkezidir.
  • Organların ve sistemlerin çalışmasını düzenler.
  • Konuşma ve istemli hareketleri yönetir.
  • Kan basıncını ayarlar, vücut sıcaklığını düzenler.
  • Susama, uyku, uyanıklık gibi yaşamsal olayları düzenler.
  • Duyu organlarından gelen bilgileri değerlendirir.
Beyincik
  • Vücudun hareket ve denge merkezidir.
  • Kol ve bacak kaslarının uyumlu çalışmasıyla dengede kalmayı sağlar.
  • Kafatasının arka alt kısmında yer alır.
  • Beyincik; beyin, iç kulak ve iskelet kaslarıyla bağlantılıdır.
  • Yeni doğan bir bebek bacak kasları ve beyincik gelişimi tamamlanmadığı için yürüyemez.
Omurilik soğanı
  • İstek dışı çalışan iç organların kontrol edildiği merkezdir.
  • Yutma, çiğneme, öksürme, nefes alma, hapşırma ve kusma gibi olayları kontrol eder.
  • Boşaltım, solunum, sindirim ve dolaşım sistemlerinin çalışmasını düzenler.
  • Zedelenen omurilik soğanı, solunumun ve kalp atışının durmasına yani ölüme neden olur.
Omurilik
  • Omurilik soğanından kuyruk sokumuna kadar devam eder.
  • Omurga kemiklerinin içerisindedir.
  • Vücudun refleks yönetim merkezidir.
  • Beyin ve organlar arasında bilgi iletişimini sağlar.
  • Refleks davranışlarını gerçekleştirir.
Refleks
  • Vücudun dıştan gelen uyarılara ani ve istemsiz olarak verdiği tepkidir.
  • Refleksler, doğuştan kazanılan (kalıtsal) refleksler ve sonradan kazanılan (şartlı) refleksler olmak üzere ikiye ayrılır.
  • Doğuştan gelen refleksler kalıtsaldır.
  • Uyarıların tekrarı ile kazanılan refleksler ise şartlı (koşullu) reflekslerdir.
Yanan birinin ateşten elini çekmesi reflekstir.
Doğuştan Kazanılan (Kalıtsal) RefleksSonradan Kazanılan (Şartlı) Refleks
Nesilden nesile aktarılır. Her insanda aynı şekilde bulunur.
  • Yeni doğan bebeğin emme hareketi
  • İğne batan parmağın çekilmesi
  • Yüksek şiddetli sesten irkilme
  • Göz bebeğinin fazla ışıkta küçülüp, az ışıkta büyümesi
  • Diz kapağına vurulduğunda bacağın öne doğru fırlaması
Doğumdan sonra deneyimlerle kazanılır. Sık tekrarlanan davranışlar alışkanlık haline gelir.
  • Limon görünce ağzın sulanması
  • Kazak örme, dans etme, yüzme
  • Bisiklet ve kaykay sürme

 

 

1.1.2 Çevresel Sinir Sistemi

Çevresel sinir sistemi
Çevresel sinir sistemi
  • Merkezî sinir sistemi dışında kalan tüm bu sinirler çevresel sinir sistemini oluşturur.
  • Beyin ve omurilikten çıkan sinirler gözler, dudaklar, dişler, parmak uçları dâhil olmak üzere vücudumuzun her yerine dağılır.
  • Çevresel sinir sistemi, merkezî sinir sistemi ile organlar arasındaki iletişimi sağlar.
  • Çevresel sinir sistemi, yapısında bulunan hücreler sayesinde vücudumuzdan ve çevreden aldığı mesajları beyne iletir.
  • Beyin tarafından oluşturulan cevaplar ise tepki verecek yapı ve organlara götürülür.
Sinir hücreleri - nöronlar
Sinir hücreleri – nöronlar
  • Sinir hücrelerimiz beyin ve omurilikten çıkarak vücudumuzun her yerine dağılmıştır.
  • Sinir hücrelerinin diğer adı nörondur.
  • Ses, ışık, tat gibi vücudun içinde ya da çevremizde meydana gelen değişimlerin vücuttaki etkisine uyarı adı verilir.
  • Uyarıların sinir hücrelerinde meydana getirdiği değişikliğe ise uyartı adı verilir.
  • Uyartılar çevresel sinir sistemi ile merkezi sinir sistemine ulaştırılır.
  • Merkezi sinir sistemi de uyartının cevabını ilgili organ, kas ya da salgı bezine iletir.
  • Uyarıya karşı oluşturulan cevaba tepki adı verilir.
  • Örneğin, ses, uyarı, işitme ise tepkidir.

1.2 İÇ SALGI BEZLERİ

  • İç salgı bezlerimiz, denetleme ve düzenleme görevlerini hormon adı verilen özel salgılar üreterek yerine getirir.
  • İç salgı bezlerinin ürettiği hormonlar, görevini düzenleyecekleri organlara, kan yoluyla taşınır.
Hormonların taşınması
Hormonların taşınması
Sinir Sistemiİç Salgı Bezleri
  • Görevlerini çok hızlı gerçekleştirir.
  • Kısa süreli çalışır. Etkisi hemen ortadan kalkar.
  • Görevlerini yavaş gerçekleştirir.
  • Uzun süreli çalışır. Etkisi uzun bir süre devam eder.
İç salgı bezleri
İç salgı bezleri

Hipofiz Bezi

  • Beynin alt kısmında bulunur.
  • Yaklaşık nohut büyüklüğündedir.
  • Tüm iç salgı bezlerinin çalışmalarını denetler ve düzenler.
  • Hipofiz bezinin salgıladığı birçok hormon vardır.
  • Büyüme hormonu bu hormonlardan biridir. Büyüme döneminde bu hormon az salgılanırsa cücelik, fazla salgılanırsa devlik durumu oluşur.

Pankreas

  • Pankreas hem enzim hem hormon salgılayan karma bir bezdir.
  • Bu nedenle pankreasın sindirim enzimi üretme dışında hormon üretme görevi de vardır.
  • Pankreasın salgıladığı hormonlar insülin ve glukagon hormonlarıdır.
  • İnsülin, kandaki şeker miktarını azaltır.
  • Glukagon ise kandaki şeker miktarını artırır.

Tiroit Bezi

  • Soluk borusunun iki yanında, gırtlağın altında bulunan bez; tiroit bezidir.
  • Tiroit bezi büyüme ve gelişme ile vücuttaki tüm kimyasal olayların düzenlenmesinde rol alan tiroksin hormonunu üretir.
  • Tiroksin hormonunun az salgılanması guatr hastalığına neden olur.
  • Tiroksin hormonu büyüme çağındaki kişilerin kemiklerinin boyca uzamasında ve zeka gelişimlerinde etkilidir.

Böbrek Üstü Bezi

  • Her iki böbreğin üstünde bulunur.
  • Adrenalin” hormonu salgılar. Bu hormon korku, heyecan, öfke gibi durumlarda salgılanır.
  • Metabolizmayı hızlandırır.

Eşeysel Bezler

  • Eşeysel bezler dışındaki tüm bezler dişi ve erkeklerde aynı görevi yaparken eşeysel bezler, dişi ve erkeklerde farklı görevleri yerine getirmektedir.
  • Erkeklerde testis, dişilerde yumurtalık; eşeysel bezleri oluşturur.
  • Ergenlik dönemi insanların yetişkin bir birey olmasını sağlayan önemli bir dönemdir. Bu dönemde eşeysel bezlerin çok önemli görevleri bulunmaktadır.
  • Eşeysel bezler, insanda ergenlik döneminde hormon salgılamaya başlayarak cinsiyete özgü karakterlerin oluşumunu sağlar.
Testislerin Görevleri
  • Erkek üreme hücresi olan spermlerin oluşmasını sağlar.
  • Testosteron hormonunu salgılar.
  • Ergenlik döneminde erkeğe özgü özelliklerin (sakal ve bıyık çıkması, ses kalınlaşması gibi) oluşmasını sağlar.
Yumurtalıkların Görevleri
  • Dişi üreme hücresi olan yumurtaların oluşumunu sağlar.
  • Östrojen ve progesteron hormonunu salgılar.
  • Ergenlik döneminde dişiye özgü özelliklerin (âdet döngüsü, sesin incelmesi, vücut hatlarında değişiklikler gibi) oluşmasını sağlar.

1.3 ERGENLİK DÖNEMİ

  • Ergenlik, bireyin gelişim süreci içerisinde çocukluk döneminin bitişiyle beraber başlayıp fizyolojik olarak erişkinliğe ulaşıncaya kadar geçen bir gelişim dönemidir.
  • Ergenlik döneminde bireyin vücudu, ruhsal durumu, duyguları, anne – baba ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde önemli değişimler meydana gelir.
  • Ergenlik, çocukluktan erişkinliğe geçişin yaşandığı çok önemli bir dönemdir.
  • Bu dönem ortalama 11 yaşında başlar ve 20 yaşına kadar devam eder.
  • Ergenlik sürecinde kız ve erkeklerde birçok bedensel ve ruhsal değişiklikler meydana gelir.
  • Bu değişiklikler ergenliğe geçiş döneminde salgılanan hormonların etkisiyle gerçekleşir.
  • Ergenlik döneminde yaşanan ruhsal ve bedensel değişimler insanlardaki normal gelişim sürecinin bir parçasıdır.
Ergenlik dönemi
Ergenlik dönemi
Erkeklerde Ergenlik Dönemi DeğişiklikleriKızlarda Ergenlik Dönemi Değişiklikleri
  • Büyüme hormonları salgılanır.
  • Boy uzar, ağırlık artar.
  • Kemikler ve kaslar gelişir.
  • Testosteron hormonu salgılanır.
  • Üreme organları gelişir, sperm üretimi başlar.
  • Gırtlak gelişir, seste kalınlaşma olur.
  • Vücudun bazı bölgelerinde kıllanma oluşur.
  • Bıyık ve sakal çıkmaya başlar.
  • Ter ve yağ salgılanması çoğalır, yağlanmaya bağlı kilo artışı olur ve sivilceler oluşur.
  • Büyüme hormonları salgılanır.
  • Boy uzar, ağırlık artar.
  • Kemikler ve kaslar gelişir.
  • Östrojen hormonu salgılanır.
  • Yumurtalıkların üretime geçmesi ile âdet kanaması başlar.
  • Ses değişikliği olur.
  • Vücudun bazı bölgelerinde kıllanma oluşur.
  • Göğüslerde ve kalçalarda büyüme olur.
  • Ter ve yağ salgılanması çoğalır, yağlanmaya bağlı kilo artışı olur ve sivilceler oluşur.

1.3.1 Ergenlik Döneminde Görülen Ruhsal Değişimler

Kimlik arayışı: Toplumdaki rolünü belirleme, hayatı ve çevreyi sorgulama isteği görülür.

Bağımsızlık arayışı: Kendi başına hareket etme ve yalnız kalma isteği görülür.

Duygusal dalgalanma: Sebepsiz yere canı sıkılır. Aşırı öfke, hayal kurma, cinsel konulara merak, utangaçlık, gün içinde ani duygu değişimi görülür.

Zihinsel değişim: Soyut algılama yeteneğinin artması, kararsızlık, dikkat dağınıklığı gibi durumlar görülür.

İletişim: Arkadaş grubuna katılma isteği, iletişim kurmada güçlük çekme, dikkat çekme isteği görülür.

1.3.2 Ergenlik Döneminin Sağlıklı Geçirilebilmesi İçin Yapılması Gerekenler

  • Çocukluk döneminin bitmesiyle başlayan ergenlik dönemi, insan yaşamının doğal süreçlerinden biridir.
  • Bu nedenle birey, vücudunda ortaya çıkan değişimlerden utanmamalı; bu süreci sağlıklı bir şekilde geçirebilmek için olumlu arkadaşlıklar edinerek çevresindeki insanlarla iletişim içinde olmalı, hobiler edinmeli ve zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıdır.

2. BÖLÜM: DUYU ORGANLARI

  • Çevremizi algılamamızı sağlayan göz, kulak, burun, dil ve deri duyu organlarımızdır.
  • Çevremizdeki cisimlerin sesini, rengini, kokusunu, sertliğini, yumuşaklığını, sıcaklığını vb. özelliklerini duyu organlarımız sayesinde hissederiz.
  • Duyu organlarımızda çevremizdeki uyarıları dış ortamdan alan ve duyu sinirlerine aktaran özel hücrelere duyu almaçları adı verilir.
  • Duyu almaçları gözde ışık; burunda koku; kulakta ses; dilde tat; deride sıcaklık, ağrı, basınç, dokunma uyarılarını alır.
  • Tüm duyu organlarındaki duyu almaçları uyarıları duyu – sinir yolu ile beyindeki özel duyu merkezlerine iletir.

2.1 GÖZ

Gözün yapısı
Gözün yapısı

 

Çevremizdeki cisimleri görmemizi sağlayan duyu organımız gözdür. Oldukça hassas bir yapıya sahiptir. Gözü oluşturan yapılar iki gruba ayrılır. Bunlar; gözü koruyan yapılar ve görme ile ilgili yapılardır.

Gözü Koruyan YapılarGörme ile İlgili Yapılar
  • Kaşlar, kirpikler
  • Gözyaşı bezleri
  • Göz kapağı

2.1.1 Gözü Koruyan Yapılar

  • Kaşlar, kirpikler, gözyaşı bezleri ve göz kapağı gözü koruyan yapılardır.
  • Kaşlar, alnımızdan akan su ve terin doğrudan göze ulaşmasını engeller.
  • Kirpikler, toz gibi yabancı maddelerin göze girmesini engeller.
  • Gözyaşı bezleri, gözyaşı salgısını üreterek gözün nemli kalmasını sağlar. Gözyaşı gözün mikrop kapmasını da önler.
  • Göz kapağı, gözü dış etkilerden korur. Tehlike anında yabancı maddelerin göze kaçmasını engellemek için göz kapağı kapanır.

2.1.2 Görme ile İlgili Yapılar

Sert Tabaka
  • Gözün en dış kısmında bulunan ve gözü dış etkilere karşı koruyan bir yapıdır.
  • Beyaz renkli ve parlaktır.
  • Ön kısmında ışığı kıran saydam tabaka kornea bulunur.
Damar Tabaka
  • Sert tabakanın altında bulunur.
  • Kan damarlarından oluşur. Bu damarlar gözün beslenmesini sağlar.
  • Göze rengini veren iristir.
  • İrisin ortasında gelen ışığa göre büyüyüp küçülen göz bebeği bulunur.
  • Göz bebeğinden gelen ışığı kıran yapı göz merceğidir.
Ağ Tabaka
  • Bu tabakada ışığa duyarlı yapıların yanında sarı leke ve kör nokta bölgeleri bulunur.
  • Sarı leke, görme olayının gerçekleştiği bölgedir.
  • Sarı lekede görüntü ters oluşur, beyinde doğru olarak yorumlanır.
  • Görme sinirlerinin ağ tabakadan çıktığı nokta kör noktadır. Kör noktada görüntü oluşmaz.

Görme olayında ışığın izlediği yol kısaca aşağıdaki gibi gerçekleşir.

Görme olayı şeması
Görme olayı şeması

2.2 KULAK

  • Çevremizdeki çeşitli sesleri tanımamızı sağlayan işitme organımız kulaktır.
  • Kulaklar ayrıca vücut dengesinin sağlanmasında da görev alır.
  • Kulak, dış, orta ve iç kulak olmak üzere üç bölümden meydana gelir.
Kulağın yapısı
Kulağın yapısı

Dış kulak

  • Kulak kepçesi ve kulak yolundan oluşur.
  • Ses dalgaları, kulak kepçesi ile alınır ve kulak yolunun sonundaki kulak zarını titreştirir.

Orta kulak

  • Kulak zarının arkasında birbirine bağlı üç küçük kemik bulunur.
  • Çekiç, örs ve üzengi adı verilen bu kemikler, kulak zarından gelen titreşimleri iç kulağa iletir.
  • Ayrıca orta kulakta bulunan östaki borusu yutağa açılan ince bir borudur.
  • Bu boru, orta kulağa yutaktan hava gelmesini böylece kulak zarının her iki tarafındaki basıncın dengelenmesini sağlar.

İç kulak

  • İç kulak, salyangoz ve yarım daire kanallarından oluşur.
  • Orta kulağın sonunda bulunan oval pencere titreşimleri salyangoz adı verilen kıvrımlı kanala aktarır.
  • Salyangozda bulunan işitme sinirleri, titreşimleri beynimizin algılayacağı biçime dönüştürür.

İşitme olayında ses dalgalarının kulakta izlediği yol aşağıdaki gibidir.

Duyma olayı şeması
Duyma olayı şeması

2.3 BURUN

  • Koku alma ve solunum sistemi organımızdır.
  • Burnun içindeki boşluğu çevreleyen hücreler mukus üretir.
  • Bu bölümde ayrıca kıllar da bulunur.
  • Mukus ve kıllar alınan havanın nemlendirilmesini, ısıtılmasını ve temizlenmesini sağlar.
Burnun yapısı
Burnun yapısı
  • Burun boşluğunun üzerinde yer alan sarı bölge duyu almaçlarının yoğunlaştığı yerdir.
  • Alınan havadaki koku molekülleri sarı bölgedeki almaçları uyarır.
  • Bir maddenin kokusunun algılanabilmesi için o maddenin gaz hâline kolayca geçebilmesi ve çözünebilir nitelikte olması gerekir.
  • Bu özellikteki maddeden buharlaşarak ayrılan tanecikler, burnumuza ulaştığında mukus sıvısı içerisinde çözünerek koku alan bölümü uyarır.
  • Alınan koku, sinir sistemi yardımıyla beyine taşınır ve burada değerlendirilir.
  • Koku, bu süreç sonunda algılanmış olur.

Koku Yorgunluğu: Koku duyusu çok çabuk yorulur. Uzun süre aynı koku alınacak olursa bir süre sonra bu koku hissedilmez. Bu durum, kötü kokulara katlanmayı kolaylaştırır. Buna koku yorgunluğu denir. Bu durumda burun ancak farklı bir kokuyu algılayabilir.

Kokunun algılanması olayı
Kokunun algılanması olayı

2.4 DİL

  • Dilimizin yüzeyinde yediğimiz besinlerin tatlarını algılamaya yarayan çok sayıda tat alma tomurcukları bulunur.
  • Bu tat alma tomurcukları içerisinde duyu almaçları bulunmaktadır.
  • Duyu almaçları sayesinde tatlı, tuzlu, ekşi ve acı tatları algılayabiliriz.
  • Dilimizin tüm yüzeyi her türlü tadı algılayabilir. Ancak bazı tatları algılayan tat tomurcukları dilin belli bölgelerinde daha yoğun bulunmaktadır.
  • Yiyeceklerin tadını algılayabilmemiz için bu maddelerin tükürük sıvısında çözünmesi gerekir.
  • Çözünen maddeler dilde bulunan tat alma tomurcukları içindeki duyu almaçlarını uyarır.
Dilin yapısı
Dilin yapısı

2.4.1 Koku Alma ve Tat Alma Duyuları Arasındaki İlişki

Tat ve koku duyuları birbiriyle yakından bağlantılıdır. Bir şey yediğinizde dilinizle tadını algılarken yutaktan burun boşluğuna ulaşan koku moleküllerinin buradaki duyu almaçlarını uyarması ile kokusunu da algılarsınız.

Eğer nezleyseniz burun boşluğunuz mukusla yoğun bir şekilde kapanır ve koku alamazsınız. Bu durumda yiyeceklerin tadını da tam olarak algılayamazsınız.

Çünkü koku ve tat duyuları beyinde birbiriyle bağlantılı sinirler tarafından yorumlanır.

2.5 DERİ

  • Dokunma duyusunun organı derimizdir.
  • Deri, en büyük duyu organımızdır.
  • Bütün vücudunuzu bir örtü gibi saran deride dokunma, basınç, ağrı, sıcak ve soğuk gibi uyarıları algılayan milyonlarca duyu almacı bulunur.
Derinin yapısı
Derinin yapısı

Deri; üst deri ve alt deri olmak üzere iki kısımda incelenir.

Üst Deri

  • Dış katmandır ve ölü hücrelerden oluşur.
  • Bu tabakada kan damarları ve sinirler yoktur.
  • Deriye rengini veren pigmentler üst deride bulunur.

Alt Deri

  • Üst deriye göre daha kalındır ve canlı hücrelerden oluşur.
  • Bu kısımda kan damarları, sinirler, kıl kasları, duyu reseptörleri, ter bezleri ve yağ tabakası bulunur.
  • Yağ tabakası vücudu darbelere karşı korur.
  • Ter bezleri terleme yolu ile boşaltıma yardımcı olur, vücut sıcaklığının düzenlenmesine katkıda bulunur.

2.6 DUYU ORGANLARINDAKİ KUSURLAR VE BU KUSURLARIN GİDERİLMESİNDE KULLANILAN TEKNOLOJİLER

2.6.1 Görme Bozuklukları

Miyop: Miyop olan kişiler yakını görmelerine rağmen uzaktaki cisimleri net göremezler. Net görüntü elde edebilmek için takılan gözlük ve lenslerde kalın kenarlı mercek kullanılır.

Hipermetrop: Hipermetrop olan kişiler uzağı görmelerine rağmen yakındaki cisimleri net göremezler. Net görüntü elde edebilmek için takılan gözlük ve lenslerde ince kenarlı mercek kullanılır.

Astigmat: Bu göz kusurunda görüntü bulanıktır. Bu kusur, silindirik mercekle düzeltilir.

Şaşılık: Bu göz kusuru doğuştandır. Ameliyatla düzeltilir. Gözün değişik nedenlerle bozulan korneası yerine, organ bağışı yapan kişilerin ölümünden sonra alınan sağlıklı kornea yerleştirilmektedir. Bu durum halk arasında göz nakli olarak bilinir. Kornea nakli için göz bağışının yapılması gerekir.

“Braille (Breyıl) Alfabesi” görme engellilerin okuyup yazabilmesi için kullanılan bir alfabedir. Bu alfabede kullanıcı, harflere karşılık gelen kabartma noktaları parmakları yardımı ile algılar. Yani görme engellilerin, görme duyularının yerini dokunma duyuları almıştır.

2.6.2 İşitme Bozuklukları

Doğuştan ya da sonradan olan etkilerle işitme bozuklukları ortaya çıkabilir. İşitme bozukluklarında, işitme cihazları kullanılarak kişinin işitmesi sağlanır.

2.6.3 Koku Alma Bozuklukları

Burundaki eğrilik nedeniyle nefes almada ya da koku almada zorluk yaşanabilir.

2.6.4 Tat Alma Bozuklukları

Bazı insanlarda kalıtsal olan ve tat körlüğü adı verilen hastalık ortaya çıkabilir. Bu hastalıkta kişi bazı tatları algılayamaz. Ağız sağlığına önem verilmediğinde ortaya çıkan dil iltihabı da dildeki bakterilerin neden olduğu bir hastalıktır. Bu hastalıkta da tat alma bozuklukları yaşanabilir.

2.6.5 Dokunma Duyusu Bozuklukları

Deride ortaya çıkan hastalıklara dokunma duyusu bozuklukları adı verilir. Mantar hastalıkları, delici ve kesici aletlerin neden olduğu yaralar, yanıklar, uyuz, bitlenme, kene ısırması, deri iltihapları, egzamalar, uçuklar; dokunma duyusu bozukluklarına örnektir.

2.7 DUYU ORGANLARIMIZIN SAĞLIĞI

Duyu organlarımızın sağlığına dikkat etmemiz gerekir. Peki, duyu organlarımızın sağlığı için hangi tedbirleri almalıyız?

2.7.1 Göz Sağlığımızı Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler

  • Gözümüzü temiz tutmalıyız.
  • Başkasına ait lensi veya gözlüğü takmamalıyız.
  • Başkasına ait havlu, mendil gibi eşyaları kullanmamalıyız.
  • Televizyonu yakından izlememeliyiz.
  • Bilgisayar ekranına uzun süre bakmamalıyız.
  • Yazma ve okuma sırasında gözümüz ile nesne arasında yaklaşık 25-30 cm mesafe olmalı.
  • Aşırı güneş ışığından korunmak için güneş gözlüğü kullanmalıyız.
  • Göz sağlığı için A vitamini içeren besinler (havuç, yeşil sebzeler, yumurta) tüketmeliyiz.
  • Herhangi bir rahatsızlık anında doktora gitmeliyiz.

Göz doktorları göz ile ilgili rahatsızlıklarda uygun tedavi yöntemini belirler ve reçete hazırlar. ‘’Optisyenler’’ uygun gözlük veya lens seçiminde yardımcı olur.

2.7.2 Kulak Sağlığımızı Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler

  • Kulağımızı temiz tutmalıyız.
  • Kulağımıza zarar verecek herhangi bir nesne sokmamalıyız.
  • Yüksek sesli ortamlarda bulunmamalı, zorunlu hallerde ağzımızı açık tutmalıyız.
  • Kulağımızı darbelerden ve soğuktan korumalıyız.
  • Kulağımıza su kaçtığında kulağımızı kurulamalıyız.
  • Diş çürüklerini; burun, geniz ve boğaz enfeksiyonlarını zamanında tedavi ettirmeliyiz.
  • Herhangi bir rahatsızlık anında doktora gitmeliyiz.

2.7.3 Burun Sağlığımızı Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler

  • Burnumuzu karıştırmamalıyız.
  • Burun kıllarını koparmamalıyız.
  • Burun içine bir şey sokmamalıyız.
  • Ne olduğunu bilmediğimiz maddeleri koklamamalıyız.
  • Burnumuz tıkanmışsa mutlaka temizlemeliyiz.

Burun kanamalarında;

  • Burnu kanayan kişi başını hafifçe öne eğer.
  • Burnu kanayan kişi burun kökü üzerine bastırarak basınç yapar.
  • Bu sırada ağızdan soluk alıp verir ve asla sümkürmez.

2.7.4 Dil Sağlığımızı Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler

  • Ağız temizliğine önem vermeliyiz.
  • Çok soğuk ve çok sıcak yiyecekler yememeli ve içecekler içmemeliyiz.
  • Dişlerimizi fırçalarken dilimizin üzerini dikkatlice arkadan öne doğru fırçalamalıyız.
  • Ne olduğunu bilmediğimiz maddelerin tadına bakmamalıyız.

2.7.5 Deri Sağlığımızı Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler

  • Vücudumuzu temiz tutup sık sık banyo yapmalıyız.
  • Derimizi ezilme, kesilme ve yanıklardan korumalıyız.
  • Bol bol su içmeliyiz.
  • Güneş altında fazla kalmamalıyız.

Deri hastalıkları ve tedavisi ile ilgili çalışma yapan bilim dalına dermatoloji denir. Bu bilim dalında çalışan uzmanlar dermatologlardır. Dermatologlar ‘’dermatoskop’’ adı verilen bir araç ile ciltte inceleme yaparlar.

3. BÖLÜM: SİSTEMLERİN SAĞLIĞI

Vücudumuzdaki sistemler, birbirinden bağımsız çalışmaz. Vücudumuzda meydana gelen her olay sistemlerin birlikte ve uyumlu çalışması ile gerçekleşir.

Örneğin basketbol oynayan bir sporcu koşarken bacak ve kol kaslarını hareket ettirmek için beyinden emir alır. Böbrek üstü bezleri adrenalin hormonu salgılar. Kalp atışları ve solunum hızlanır. Kaslarda yorgunluk görülür. Kas hücrelerinin beslenebilmesi için sindirim ve solunum sistemlerinin iyi çalışması ve oluşan zararlı maddelerin vücuttan atılması gerekir.

Sigara ve alkol gibi bağımlılık yapan maddeler, sağlığımızı bozar. Bu zararlı maddeler karaciğer, böbrek, mide, bağırsak, kalp ve damar hastalıkları, sindirim bozuklukları, akciğer ve gırtlak kanseri, dikkat dağınıklığı, görme bozukluğu gibi birçok hastalığa sebep olabilir.

 

Yeşilay
Yeşilay

Yeşilay; sigara, alkol vb. bağımlılıklarla mücadele eden, bunları önleyerek kişiyi sağlığına kavuşturmayı amaçlayan bir sivil toplum kuruluşudur.

 

3.1 SİSTEMLERDE GÖRÜLEN HASTALIKLAR

Solunum Sistemi Hastalıkları

  • Zatürre – KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) – Astım – Grip

Dolaşım Sistemi Hastalıkları

  • Kalp Krizi – Kalp Yetmezliği – Hemofili – Anemi (Kansızlık) – Yüksek Tansiyon

Sindirim Sistemi Hastalıkları

  • Ülser – İshal – Tifo – Sarılık – Kolera – Reflü

Boşaltım Sistemi Hastalıkları

  • Böbrek Taşı Hastalığı – Böbrek Yetmezliği

Destek ve Hareket Sistemi Hastalıkları

  • Kemik Kırılması – Romatizma

Denetleyici ve Düzenleyici Sistem Hastalıkları

  • Şeker Hastalığı (Diyabet) – Guatr – Cücelik – Devlik

Duyu Organı Hastalıkları

  • Katarakt – Renk Körlüğü – Presbitlik

Diyabet

  • Diyabet tip 1, çocuklarda daha sık görülür. Pankreasın görev yapmaması sonucu insülin hormonu salgılanmaz ve hastalar insülini dışarıdan alırlar.
  • Diyabet tip 2, erişkinlerde genellikle 40 yaş üstü kişilerde görülür. Pankreas insülin üretir fakat vücut bunu gerektiği gibi kullanamaz. Diyabet tip 2 vücudumuzda pek çok organ ve yapıya zarar verir.
  • Yanlış beslenme (cips, hamburger, gazlı ve şekerli içecekler vb.) ve tv, tablet, bilgisayar karşısında geçen hareketsiz yaşam hem çocuklarda hem de yetişkinlerde diyabet tip 2 hastalığına neden olmaktadır.

Romatizma

  • Romatizma; kemikleri, eklemleri, eklem çevresi dokuları etkileyen rahatsızlıkları adlandırmak için kullanılır. Bazen iç organlarda da bozukluklar ortaya çıkaran romatizmal hastalıkların 200’den fazla çeşidi bulunmaktadır.

Ülser

  • Ülser, sindirim organlarında, özellikle mide iç duvarında oluşan yaralardır. Tedavi yapılmadığı zaman bu yaralar hızla büyüyerek kişilerde mide delinmesine bile yol açabilir. Bunun için mide ülseri dikkat edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. Mide ülserinde karnın üst kısmında yanma şeklinde bir ağrı hissedilir. Bu durum genellikle öğün aralarında belirmektedir.

İshal

  • İshal, dışkının sıvı ve fazla olmasıdır. İshal sırasında dışkının yaklaşık % 70’i sudur. İshal ile birlikte kaybedilen suyun mutlaka alınması gerekir. Bu durumda hasta bol sıvı tüketmelidir.

Çölyak

  • Çölyak ince bağırsağın, glüten adlı protein alerjisidir. Bu hastalığın tek tedavisi ömür boyu buğday, arpa, çavdar yulaf tahıllarında bulunan glütenden uzak durmaktır. Çölyak hastaları, glüten içeren gıdalardan uzak durmanın yanında marketlerde satılan hazır gıdaların içeriklerine de dikkat etmeli; mutlaka glüten içermeyen gıdalar tüketmelidir.

Çocuklarda görülebilen belirtiler

  • Mide şişliği, ağrısı ve aşırı gaz
  • Mide bulantısı ve kusma
  • Kandaki demir oranının düşük olması
  • İshal veya kabızlık
  • Hem ishal hem de kabızlık
  • Kilo alamama veya verememe
  • Büyümede gecikme
  • Ergenliğin gecikmeli başlaması
  • Yorgunluk ve huysuzluk

Sarılık

  • Sarılık, birçok kişi tarafından bilinmese de aslında bir sindirim sistemi hastalığıdır. Kanda bulunan ve vücuda renk veren maddelerin değerlerinin değişmesi durumunda derinin sarımsı bir hal almasıyla oluşur.
  • Yeni doğan bebeklerin sarılık tedavisinde mavi ışık kullanılır. Bu tedavi sırasında bebeğin gözleri aşırı ışıktan zarar görmesin diye kapatılır.

Grip

  • Grip, solunum yolu enfeksiyonudur. Bulaşıcı bir hastalıktır. Belirtileri; burun akıntısı, hapşırık, burun içi kaşınmalar, aşırı halsizlik, yorgunluk ve yüksek ateştir. Bazen kişide titreme ve terleme gibi durumlar da görülebilir. Gripten korunmak için sık sık eller yıkanmalı, bol sıvı alınmalıdır.

Zatürre

  • Zatürre, tehlikeli bir akciğer hastalığıdır. Zatürreye virüs ve bakteriler neden olmaktadır. Zatürrenin belirtileri; sancı, ateş ve öksürüktür.

Böbrek taşı

Böbrek taşları dayanılması güç olan şiddetli ağrılara sebep olur ve tedavisi hastayı yıpratan bir rahatsızlıktır. Böbrek taşı oluşumunun pek çok sebebi vardır. Fakat en önemlisi yediğimiz sebze ve meyvelerin yeterince temiz olmamasıdır.

Böbrek taşı en fazla kimlerde görülür?

  • Sıcak iklim koşullarında yaşayan kişiler ve sporcular
  • Yaşının kaldıramayacağı yoğunlukta egzersiz yapan kişiler
  • Sıvı tüketimi az olan kişiler
  • Bazı ince bağırsak hastalıkları ve ameliyatı geçirmiş kişiler
  • 20-40 yaş aralığındaki kişiler
  • Ailesinde genetik yatkınlığı bulunanlar
  • Fazla hareket edilmeyen işlerde çalışanlar ve yatalak hastalar
  • Protein ağırlıklı beslenen kimseler veya protein diyeti yapanlar Ayrıca kalsiyum, D ve C vitamini ilaçlarının çok kullanılması ve bazı idrar söktürücü, antiseptik ilaçlar böbrek taşı oluşumuna neden olabilmektedir.

Böbrek yetmezliği

  • Böbrek yetmezliği, böbreklerin çalışmasının yavaşlaması veya durmasıdır. Kandaki tuz, su ve diğer minarellerin dengesi bozulur. Böbrekler çalışmassa vücutta atık sıvılar ve minareller birikir. Böbrek yetmezliği olan kişilerde kanın süzme görevini diyaliz makinesi yapar.

Kanser

  • Kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz bölünüp çoğalmasıyla beliren genellikle kötü urlardır. Tedavi edilmezse ciddi boyutlara ulaşır hatta ölüme dahi neden olabilir. Kanserden korunmak için kanser yapan etkenlerden (sigara, fazla yağ tüketimi, zararlı ışınlar, kimyasal maddeler vb.) uzak durmak gerekir. Ayrıca erken teşhis kanserin tedavi edilmesinde oldukça önemlidir.

Kalp krizi

  • Kalp krizi, kalp kasının bir bölümünün yetersiz kan akışından dolayı kalıcı hasarlara uğraması sonucu meydana gelir. Kalp krizi anında göğüste ağrı başlar ve bu ağrı sol kol ve çeneye doğru yayılır. Ağrı yarım saatten uzun sürer. Bu esnada soğuk terleme, mide bulantısı ve nefes darlığı görülür.

Anemi

  • Anemi, kansızlık anlamına gelir. Yorgunluk, enerji eksikliği, zayıflık, nefes darlığı, sersemlik, çarpıntılar (artan kalp atışı hızı veya düzensiz kalp atımı), solgun bir görünüm anemi hastalığının belirtileridir.

3.2 BİLİNÇSİZ İLAÇ KULLANMANIN ZARARLARI

Çoğu insan, bilinçsiz ilaç kullanmanın ne kadar zararlı olduğunu işitmiştir ancak yine de bazı kişiler bilinçsiz ilaç kullanmaya devam eder. Baş ağrısı, mide bulantısı gibi önemsenmeyen bazı rahatsızlıklar için rastgele ilaçlar kullanılır. Halbuki bu ağrılar belki de çok önemli bir hastalığın ilk belirtileri olabilir. Ağrıyı dindirmek için alınan ilaç kişiyi dönüşü olmayan bir yola sokabilir. Hastalığın ilerlemesine yol açabileceği gibi kullanan kişinin ölümüne bile sebep olabilir. Çünkü bir ilaç, bir hastalık için şifa olurken başka bir hastalık için tehlikeli olabilir.

3.3 İLK YARDIM

  • Herhangi bir kaza anında veya yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda sağlık görevlileri gelinceye kadar hayatın kurtarılması veya durumun daha kötüye gitmesini önlemek amacıyla mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamalara ilk yardım denir.
  • İlk yardımın tanımında belirtilen amaç doğrultusunda hasta veya yaralıya gerekli müdahaleyi yapan ve konuyla ilgili eğitim almış sertifikalı kişilere ilk yardımcı denir.

İlk Yardımın Öncelikli Amaçları Şunlardır

  • Yaşamsal fonksiyonların sürdürülmesini sağlamak
  • Hasta veya yaralının durumunun kötüleşmesini önlemek
  • Hasta veya yaralının iyileşmesini kolaylaştırmak
İlk yardımın temel uygulamaları
İlk yardımın temel uygulamaları

İlk yardımcının müdahalesinde yapması gerekenler:

  1. Hasta ya da yaralının durumunu değerlendirmek,
  2. Kanama, kırık, çıkık ve burkulma gibi durumlar da yerinde müdahale etmek,
  3. Hasta ya da yaralının yarasını görmesine izin vermemek,
  4. Hasta ya da yaralıları hareket ettirmeden müdahale yapmak,
  5. Hasta ya da yaralının korku ve endişelerini gidermek,
  6. Hasta ya da yaralıya müdahalede yardımcı olacak kişileri organize etmek,
  7. Hasta ya da yaralıların en uygun yöntemlerle en yakın sağlık kuruluşuna sevkini sağlamak

3.4 ORGAN BAĞIŞI

  • Organ bağışı, hayatta olan bir insanın ölümünden sonra doku ve organlarının başka bir insanın tedavisi için kullanılmasına izin vermesidir.
  • Organ bağışı işlemleri; organ nakli yapan merkezlerde, hastanelerde, organ nakli ile ilgilenen vakıf, dernek vb. kuruluşlarda yapılabilir.
  • Organ bağışı ile bağışlanabilen organlar; böbrek, pankreas, karaciğer, akciğer, kalp ve ince bağırsaktır. Dokular ise kornea, kemik iliği, tendon, kalp kapağı, deri ve kemiklerdir. Bağışlanan organlar hastalara nakledilirken öncelikle kan grubu uyumuna sonra da doku grubu uyumuna bakılır. Kan ve doku uyumunun yanı sıra tıbbi aciliyet durumu da göz önüne alınır.

Organ bağışı için,

  • 18 yaşını doldurmuş olmak gerekir.
  • Organ bağışında bulunacak kişi ‘’Organ ve Doku Bağış Formu’’ doldurmalı ve bu belgeyi yanında taşımalıdır.
  • Organ bağış belgesi olsa bile ailenin bu durumdan haberdar olması gerekir. Çünkü bağış için ailenin yazılı izni de gereklidir.

4. BÖLÜM: TESTLER

Testleri Görmek İçin Tıklayın

[collapse]
Cevap Anahtarı İçin Tıklayın

[collapse]

Hüseyin Faruk YILDIRIM

Fen ve teknoloji dışında, sinema, fantastik edebiyat ve tarih sevdalısı, sıkı bir Yüzüklerin Efendisi hayranı.

2 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu