Bu yazıda neler okuyacaksınız?
Gelişim Psikolojisinin son konusunda, Benlik Gelişimi konusu içerisinde bulunan Maslow ve Rogers’ın Benlik Gelişim Kuramlarına, Benlik Gelişiminde Bireysel Farklara değineceğiz.
BENLİK GELİŞİMİ
(İnsancıl – Hümanist Gelişim)
Hümanistik psikoloji, davranışcı ve psikoanalitik ekollere tepki olarak 1950’lerde ortaya çıkan ve kökleri varoluşçu düşünceye dayanan bir akımdır.
İnsancıl yaklaşıma göre, insan davranışlarından ve oluşturacağı kimliğinden kendisi sorumludur. Hayatı kendisi için yaşamaya değer ve anlamlı bir hale getirmek kişinin kendisine düşer. Geçmiş ya da gelecek değil, içinde yaşanılan an önemlidir.
En önemli temsilcileri Maslow, Rogers, Kohlberg ve From’dur.
- İnsan özünde iyi ve değerli bir varlıktır (biriciktir).
- Her insan kendini gerçekleştirme potansiyeli ile dünyaya gelir.
- Bireyin davranışlarının altında yatan en önemli sebep ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyaçlar belirli bir sıra ile ortaya çıkar.
- Öğrenci merkezli bir eğitimi benimserler (Törepatik yaklaşım).
- Bireyin gözlenen davranışlarının yanı sıra iç dünyasında olan biteninde önemli olduğunu vurgulamışlardır. Çünkü insan davranışlarının temelinde öznel gerçekler vardır. Buna fenomonolojik yaklaşım denir.
MASLOW’UN GÖRÜŞLERİ
- Maslow’a göre insan davranışlarını güdüleyen birtakım ihtiyaçlar vardır.
- Bu ihtiyaçlar önem sırasına göre ortaya çıkmaktadır. Bir ihtiyaç karşılanmadan üst düzeydeki güdülere hazır olunmaz.
- Buna Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi denir;
Fizyolojik ihtiyaçlar: Organizmanın yaşamını sürdürmesi için karşılaması gereken ihtiyaçlarıdır. Yeme, içme, cinsellik, uyku vs.
Güvenlik-Emniyet İhtiyacı: Kendini güven ve emniyet içinde ve tehlikeden uzak hissetmek.
Ait olma ve sevgi ihtiyaçları: Başkaları ile ilişki kurmak, kabul edilmek ve bir yere ait olmak veya arkadaş edinmek.
Saygı ihtiyacı: Prestij, başarı, yeterli olmak ve başkalarınca benimsenip tanınmak.
Estetik ihtiyacı: Güzeli ve iyiyi arama arzularını kapsar
Kognitif (bilişsel) gereksinimler: Öğrenme gereksinimleri.
Kendini gerçekleştirme ihtiyaçları: Bireyin doğuştan getirdiği gizil güçlerinin ortaya çıkmasıdır. Bireyin sahip olduğu gizil güçlerin ortaya çıkmasına Maslow, kendini gerçekleştirme ihtiyacı demiştir. Bu ihtiyaç bütün basamaklar karşılandıktan sonra ortaya çıkar.
Kendini gerçekleştiren insanın özelliklerinden bazı örnekler şunlardır;
- Kendini, başkalarını ve gerçeği olduğu gibi ve yargılamadan kabul etme,
- Doğal (spontane) davranma,
- İnsanlara ve kendine değer verme,
- Yaratıcı olabilme,
- Çalışkan olma ve sorumluluğunu bilme,
- Çevresi ile iyi ve dürüst ilişkiler kurma,
- Amacı ve aracı birbirinden ayırt etme,
- Yakın ve samimi bir çevre edinme,
- Eksiklerinin farkında olma ve giderme,
- Gerektiğinde yalnızlığa uyum sağlama,
- Sık sık savunma mekanizmalarını kullanmama,
- Yeteneklerini geliştirme,
- Yakın dostluklar kurduğu az kişinin olması.
ROGERS’İN GÖRÜŞLERİ
- İnsancıl yaklaşımı ilk önce ortaya, ilkelerini belirleyen Abraham Maslow olmuştur.
- Ancak eğitimle ilgili olarak daha çok Rogers’in düşünceleri yaygınlaşmıştır.
- Rogers’a göre Dış dünyanın ne olduğunu anlamadan ziyade, bireyin ona nasıl bir anlam yüklediğinin anlaşılması çok önemlidir. Buna fenomonolojik yaklaşım denir.
- Bireyin özgürlüğü ve karar alma hakkı vardır. Buna da insancıllık denir.
- Bireyin kendisinin, ilgilerinin, yeteneklerinin, değerlerin ve yükümlülüklerinin farkında olmasına ve bu doğrultuda kendini algılayış biçimine benlik tasarımı denir.
- “Ben neyim?” sorusu benlik kavramını ortaya koyar. Yani bireyin sahip olduğu özbeni işaret eder.
- “Amacım nedir?” sorusu ise onun ideal benliğini yani sahip olmak istediği benliği ortaya koyar. Benlik tasarımı ile ideal benlik arasındaki fark ise bireyin benlik saygısını ortaya koyar. Çünkü bireyin hedeflerine ulaşma derecesi hem özsaygıda hem de özgüvende etkili bir unsurdur.
- Öğrenci merkezli (Törepatik) eğitimi benimserler.
- Öğrenme ortamı öğrencinin ilgi, yetenek ve ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmelidir.
- Öğrenci aktif olmalıdır.
Ayna Benlik : Bireyin kendisini, başkalarının etkileri veya uyarımları aracılığıyla tanıması ve görmesidir (Topses, 2003).
- Çevredekilerin tembel olarak nitelediği bir çocuğun kendisini tembel olarak tanıması onun ayna benliğinin göstergesidir. Çünkü kendi benliğini çevredekilerin bakış açısıyla oluşturmuş ve kabul etmiştir.
- Ayna benlik aynı zamanda kendini ve davranışlarını çevreye göre değerlendirmesi, başka insanların kendi hakkında ne düşündüğünü anlamaya çalışması durumudur. İnsanlar, onları gerçekten tedirgin ettiğimi düşünüyor. Galiba kendime biraz çeki düzen vermeliyim.
NOT Rogers’a göre enlik kavramı aslında dört temel boyuta sahiptir. Bu dört boyutu şu şekilde açıklayabiliriz;
1. Zihinsel Benlik: Benliğin düşünme, algılama ve problem çözme gücü ile ilgili kısmıdır. (Sayısal yeteneklerim daha kuvvetli)
2. Sosyal Benlik: Benliğin toplumsal beceriler, içinde yaşadığı toplum ve kültürle ilgili kısmıdır. (Grup içerisinde ben hep sevilen bir kişi olmuşumdur)
3. Duygusal Benlik: Bireyin kendini gerçekleştirme kapasitesi ve duygusal zekâsını kapsar. (Sinirli olduğum durumları ve kendimi kontrol etmeyi biliyorum.)
4. Bedensel Benlik: Bireyin kendi fiziksel durumu ile ilgili düşünceleridir. (Ben gerçekten çok güzelim)
BAZI ÖNEMLİ BİREYSEL FARKLAR
1. DENETİM ODAĞI
- Denetim odağı, kişinin olayların nedenlerini nerede aradığı ve görmeye çalıştığını ifade eder.
- İçten denetimli olan kişiler olayların nedenlerini kendilerinde görürken, dıştan denetimli öğrenciler olaylara kendi dışlarında nedenler ara ve bulurlar. ( Bacanlı, 2004 )
- Başarılı olduğunda, içten denetimli öğrenci çalıştığını ve zeki olduğunu, dıştan denetimli öğrenci ise öğretmeninin fazla not verdiğini düşünmektedir.
- Çalışma alışkanlığı aşısından bakıldığında, içten denetimli öğrenciler bir görev üstlendiklerinde çok sık denetlenmeleri gerekmez, ancak dıştan denetimli öğrenciler sık sık teşvike ihtiyaç duyarlar.
2. EPİSTEMOLOJİK İNANÇ
- Epistemolojik inanç, bireyin bilginin kaynağına, kesinliğine, bilme ve öğrenmeye ilişkin inançlarını gösterir.
- Bilgi nedir ve nasıl elde edilir sorusunun cevabı epistemolojik inancın göstergesidir.
- Kimilerinde kuvvetli kimilerinde zayıf olur.
- Örneğin bilginin mutlak ve değişmez olduğunu savunan, öğretmeni eğitimde merkeze alan, ezberci bireylerde epistemolojik inanç zayıftır. Metabiliş (öğrenmeyi öğrenme) ile epistemolojik inanç arasında sıkı bir bağ vardır. Çünkü bireyde epistemolojik inanaç geliştikçe metabiliş düeyide artar.
3. EKOLOJİK PERSPEKTİF
- Bireyin gelişiminde çevresindeki yetişkinlerin önemi sadece ana babalarıyla sınırlı değildir.
- Ekolojik perspektif adı verilen bu görüş içiçe geçmiş çemberler şeklinde gösterilmektedir.
- Bu görüşe göre ortada öğrenci bulunmaktadır.
- Öğrenciye en yakın olan çevre (mikrosistem) öğrencinin yakın ilişki içinde olduğu, onun için önemli olan yetişkinler yani anne baba, akrabalar, kardeşler ve akranlardan oluşmaktadır.
- Sonraki düzey (mezosistem) öğrenciyi de kapsayan belli başlı ortamları belirtmektedir: ana baba ile öğretmen ilişkisi gibi.
- Üçüncü düzey (ekosistem) mezosistemin bir uzantısıdır: öğrenci ile ilgili ilişkiler içermez: ama bu düzeydeki ilişkilerin sonuçları öğrencinin bulunduğu ortamı etkiler. Öğretmenler toplantısı vb.
- Son düzey (makro) sistemdir. Bu düzey öğrencinin içinde bulunduğu toplumun tüm kültürünü ifade eder: ülkenin ekonomik durumu, eğitim politikası,
- Örnek: Kağıt fabrikasındaki işçilerin greve gitmeleri öğrencilerin kağıda ulaşmalarını zorlaştıracak ve eğitimi etkileyecektir. Bu ekolojik modelin diğer açıklamalarından üstün yanı sadece yakın çevreyi değil, adım adım öğrenciyi etkileyebilecek tüm toplumu göstermesinden kaynaklanmaktadır.
4. CİNSİYET ROLÜ
- Cinsiyet rolü, kişinin içinde yaşadığı toplumda kendi cinsine atfedilen özellikleri taşıma derecesidir.
- Son yıllarda erkeksi ve kadınsı özelliklerin birer boyut olduğu ve herkesin bir miktar erkek, bir miktar kadın olduğu şeklindedir.
- Cinsiyet rolüne göre insanları dört gruba ayrılmıştır.
- Erkeksiler (erkeksi rolü yüksek, kadınsı düşük),
- Kadınsılar (kadınsı rolü yüksek, erkeksi düşük),
- Cinsiyetsizler/belrisizler/farklılaşmamışlar (her iki rol de düşük) ve androjenler (her iki rol de yüksek).
- Karşı cinsin rollerini kendi kişiliğinde geliştirme ise androjen kişiliktir.
- Bir kadının otobüs şoförlüğü yapması
- Bir erkeğin dansçı, terzi ya da aşçı olması
5. AİLENİN PARÇALANMASI
- Ailenin dağılması, tüm çocuklar için sancılıdır, acı vericidir.
- Küçük çocuklar daha çok etkilenmekte, hatta olaylardan kendini sorumlu tutmaktadır.
- Büyük yaşlardaki çocuklar ise boşanma olaylarını daha kolay kabul etmektedirler.
6. METABİLİŞ DÜZEYİ
- Yürütücü biliş, genel olarak bireyin kendi biliş sistemi, yapısı ve çalışması hakkındaki bilgisidir. Başka bir deyişle, bireyin kendi biliş yapısı ve öğrenme özellikler.
7. ÖZ SAYGI
- Öz saygı kişinin kendisine karşı beslediği olumlu duyguları ifade eder. Bazı kişiler öz saygısı oldukça yüksek iken, bazı kişilerin kendilerine saygıları düşük düzeydedir.
8. DOĞUM SIRASI
- Ana-babalar ilk çocuklarından çok şey beklerler.
- İlk çocukların yüksek motivasyonlu, hırslı, başarılı, kurallara uyan bireyler olarak yetişmelerini beklerler. Buna rağmen kendilerine güveni azdır. Temkinli ve tutuculardır.
- Sonuncu doğan çocukların özellikleri de ilk çocuklara benzeyebilir.
- Ancak ilk doğanlar genellikle erken olgunlaşırken sonuncular, uzun süre çocuksu kalabilirler.
- İlk doğanlara göre daha çok ilgi çekmeyi başarabilirler.
- Ortanca çocuklar ise, eğer cinsiyet farkı vb. istenilen özellikleri yoksa ilgi odağı olamazlar.
- Çok fazla ilgi görmedikleri için, daha bağımsızdırlar.
- Akranlarıyla daha iyi ilişki kurar ve daha mutlu olurlar.
9. AİLE TUTUMLARI
- Anne babanın gözlenen davranışları ve tutumları bireyin kişilik özelliklerini cinsel, fiziksel, ruhsal ve bilişsel gelişimini doğrudan etkiler.
- Her davranış için katı kurallar koyan, cezalandırıcı, istek ve dileklerin açıklanmasını engelleyen (otoriter) anne babaların çocukları; kuralcı, düşmanca davranan, despot olarak yetiştikleri gözlenmiştir.
- Bu tür ailelerde genelde çocuğa ilgi ve sevgi belli edilmez.
- Bazı anne ve babalar ise çocuktan pek bir şey istemezler, kural koymazlar, cezalandırmaktan kaçınırlar.
- Genelde tutarsız ve güvensizdirler.
- Onların çocukları da kendilerine güvenmez ve mutsuz olma eğilimindedirler.
- Bu tutuma aşırı hoşgörülü (izin verici – boş vermeci) tutum denir.
- Bu tür anne babalar Özellikle erkek çocukların sınıfta düşük başarı gösterdiği gözlenir.
İlgisiz tutum, aile çocuklara karşı vurdumduymaz davranır. Varlıkları ve yoklukları belli değildir. Aile tepkileri çok düşüktür. Aşırı koruyucu tutum, çocuğun yalnız bırakılmadığı bu aile tipinde bağımlı kimlikler oluşur. Bu çocuklar güven problemleri yaşayarak sağlıklı kararlar alamazlar.
Tutarsız – dengesiz tutum, annenin evet dediğine baba hayır der böylece çocuk doğru yanlış ayrımı yapmakta ciddi sıkıntı çeker. Kararlarında ciddi dengesizlik yaşarlar.
Yetkinci – mükemmeliyetçi tutum, bu aile tipinde ise çocuktan aşırı başarı beklenir. Doyumsuz anne baba kıyaslama yapar. Çocuktan her şeyin en iyisi beklenir ve anne baba kendi başaramadığını çocuktan bekler.
İtici tutum, anne baba çocuktan hoşlanmaz. Doğum öncesi çocuğun istenmemesi en büyük etkendir. Hep olumsuzluklar görülür ve çocuk her fırsatta dışlanıp ağır şekilde cezalandırılır.
- (Otoriter) Ben ne dersem o olacak
- (Aşırı hoşgörülü)Çocuktur ne yapsa yeridir.
- (Demokratik) Sence de davranışın yanlış değil mi?
- (Aşırı koruyucu) Aman çocuğum sen beceremezsin.
- (İlgisiz tutum) Çok yorgunum beni uğraştırmayın
- (Tutarsız – dengesiz) Arkadaşı ile kavga eden oğlunu överken, kardeşi ile kavga etmesine kızan aile.
- (Yetkinci) Tüm derslerin beşken Türkçe neden dört?
- (İtici) Odaya hapsedilen özürlü çocuklar.
Ana-baba, çocuğun davranışlarını ne aşırı derecede kontrol edip kısıtlamalı, ne de çocuğun her istediği şeyi yapmalıdır. Tutarlı ve güven verici (demokratik) bir tutuma sahip olmalıdır. Bu tür anne babalar kural koyarlar ama kuralların mantığını açılar ve eleştirileri dinlerler. Çocuklardan beklentilerini ve karşılanması beklenen standartları açıkça belirtip çocukla demokratik bir ilişki kurarlar. Daha bağımsız, kendine güvenen, dostluk kurabilen, kendine saygısı yüksek, başarıya güdülenmiş bireyler olurlar.